Geçtiğimiz günlerde Ermenistan merkezli Gegahrd Bilimsel Analiz Vakfı'nın internet sitesinde  ''Azerbaycan Hudavenk Manastrı'nı bir Udi manevi merkezi olarak görüyor, ancak gerçek farklı'' başlıklı bir makale yayınlandı. Geghard-saf.am sitesinde yayınlanan haberde Dadivank (Khutavank)`in, 9. yüzyıla dayanan ilk bibliyografik sözlerle önemli ortaçağ Ermeni manastır Külliyelerinden birisi olduğu iddia ediliyor. Site kilisenin 1. yüzyılda havari Thaddeus'un takipçisi olan Dadi tarafından kurulduğunu yazıyor. Khachen Knyazlığı'nın büyük bir dini ve kültür merkezi olan kilisenin 1214 yılında Ermeni Büyük Haterk Prensi, Vakhtang'ın karısı Arzukhatun tarafından inşa edildiği belirtilen yazıda başka iddialar da var.   

O yüzden Faktyoxla Lab (Teyit Laboratuvarı) olarak Hudavenk Monastırıyla ilgili ortaya atılan iddiaların ne kadar gerçek olup olmadığını okurlarımız için araştırdık.

Öncelikle, Kelbecer ilçesinin sınırları içinde bulunan Hudavenk manastırının, çağımızın ilk yüzyıllarında Hıristiyan misyonerlerin Kafkasya Albanyası'nda propaganda yaptığı dönemde inşa edildiğini belirtmemiz gerekiyor. Külliyenin en eski binası olan bazilikanınsa, 8. yüzyılda İsa Mesih'in havarisi Aziz Thaddeus'un talimatıyla Hıristiyanlığı vaaz etmek için gelen Dadi'nin mezarı üzerine inşa edildiği de kabul edilen bir gerçek.

Alban Haçın Prensliği'nin dini merkezi olan bu manastır, Alban piskoposunun ikametgahı ve dini eğitim merkezi olarak hizmet vermiştir. 13. yüzyılda Mehrani hanedanından Haçın şehzadesi Büyük Hasan'ın oğlu Bahram'ın ailesi tarafından manastır yenilenmiş ve ek binalar inşa edilmiştir. (kaynak)

Şimdi gelelim, Kelbecer'deki Hudavenk manastır Külliyesi`nin Ermenilere ait olmasıyla ilgili iddialara. Bilimsel kaynaklar ve bilim adamları manastırın Azerbaycan halkının etnogenezinin bir parçası olan Albanlara ait olduğunu söylüyorlar. Örneğin, Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü`nün kıdemli araştırmacısı dr. Ulviyya Hajiyeva Kelbecer'deki Hudavenk Manastır Külliyesi’nin Ermenileştirme girişimlerinden bahsederken Hudavenk Manastır Külliyesi’nin, Azerbaycan halkının atalarının yarattığı maddi kültürün muhteşem bir örneği olduğunu söylüyor. Tarih bilimci mevcut kaynaklara göre Hudavenk manastırının İsa Mesih'in havarisi Faddeus'un öğrencisi Dadi tarafından kurulduğunu dile getiriyor. Bu da manastırın Güney Kafkasya'daki ilk Hıristiyan tapınaklarından biri olduğunu kanıtlıyor. Bölge, Kafkasya Albanyası`nın modern Karabağ ovası ve dağlık bölgesinin "Rostok" olarak adlandırılan bölgesine (M.Ö. 1. yüzyıla ait antik kaynaklarda "Orkhistena", Gürcü ve Ermeni kaynaklarında "Artsakh" ve "Khachin" olarak anılmaktadır) aitti. Bu bölge modern Kelbecer ilçesini de içeriyordu. Alban devleti küçük Alban beyliklerine parçalandıktan sonra manastır, bağımsız Haçin Knyazlığı tarafından yönetilen bölgelere bağlı hale geldi:

"İktidardaki Alban hanedanının etnik kökeni tarih bilimine göre azacık tartışmalı: bazı kaynaklara göre onlar Mehrani soyundandırlar, diğer görüşlere göre ise Maskutların (Sak Massaket) Arşak soyundandırlar. Her iki durumda da, Haçın beyliğinin ve beyliğin nüfusunun Ermeniler ile yakından, uzaktan hiçbir ilgisi yoktu. Haçin hanedanının beyliği ve beyliğin nüfusu, Azerbaycan halkının etnogenezine katılan Albanlara aitti." (kaynak)  

Ürdünlü tarih bilimci Ömer el-Armutiyse “Hudavenk Azerbaycan'ın Alban tapınağı'' başlıklı makalesinde olayı şöyle özetliyor: ''Hudavenk Manastır Külliyesi, Azerbaycan Alban mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir. Akdere-Kelbecer karayolu üzerindeki Bağlipeye köyünün dibinde yer alan bu eski Alban tapınak Külliyesi, Kelbecer iline 29 km. uzaklıkta olup VI-VII yüzyıllarda inşa edilmiştir. Burada yapılan kazılarda ortaya çıkan çanak çömlek ürünleri üzerinde yapılan çalışmalar, tapınağın ilk inşasının bu döneme denk geldiğini göstermiştir. Sonraki dönemlerde tapınakta restorasyon ve genişletme çalışmaları yapılmış ve son olarak Haçin Emiri Şehzade Hasan Celal (1215-1261) döneminde büyük restorasyona başlanmıştır. Bazı kaynaklara göre Hasan Celal'in eşi Mina Hatun burada gömülüdür. Külliye dokuz binadan oluşmaktadır: 1. Eski kilise; 2. Meryem Ana Bazilikası; 3. Arzu Hatun Tapınağı; 4. Hasan Celal Tapınağı; 5. Aziz Krikor Tapınağı; 6. Arzu Hatun Tapınağı'nın bitişiğindeki salon; 7. Çan kulesi; 8. Okul binası; 9. Sergi. Bu yapılardan beşi ana nitelikli, diğerleri ise ikincil niteliktedir.

Tapınak Külliyei içinde yer alan tüm bu anıtlar zamanla dağılmış ve sağlam bir şekilde bize ulaşmamış, dolayısıyla en eski halini bilemiyoruz. Binaların yapımında ağırlıklı olarak yerel siyah bazalt, pişmiş tuğla ve kireçtaşı karışımı kullanılmış, çatılar kiremit ve ince kesme taşlarla kaplanmıştır. Asıl ilginç olansa kubbeli binaların inşasında ahşap kullanılmasıdır. Tapınak yapılarında üst kısmı at nalı şeklinde olan pencere girintileri de bulunmaktadır. Manastırın Külliye yapılarının duvarlarına ise pek çok kitabe ve yağlı boya yazılar kazınmıştır. Diğer Alban manastırlarında olduğu gibi Külliyenin etrafını güçlü duvarlar çevreliyor. Külliyenin Arzu Hatun Kilisesi antikliğiyle öne çıkıyor; 1214 yılında bu tapınağın Alban Prensi Vakhtang'ın eşi Arzu Hatun Arjuni tarafından kocası ve iki oğlunun anısına inşa edilmesi kitabelerde yazıyor. Kilisenin dikdörtgen kapısının her iki yanında küçük odalar bulunmaktadır. Kubbe, yapının ortasında, geniş ön kısmın üzerinde yer almakta olup, üst kısmı konik bir çatı ile örtülmektedir. Kilisenin cephesi ince oyulmuş taşlarla kaplı olup, özenle oyulmuş süslemelerle süslenmiştir.

Daha bir bilim adamı Kafkas Araştırmaları Enstitüsü bölüm başkanı dr. Elnur Kelbizade de Kelbecer bölgesindeki Hudavenk manastırının Ermeni tarafına göre kendi kültürlerine ait olan önemli unsurlarının, anıtın Ermeni tarihiyle kesinlikle hiçbir ilgisinin olmadığını gösterdiğini söylüyor. Kelbizade'ye göre, Azerbaycan halkının etnogenezinde önemli rol oynayan Hıristiyan Albanlara ait olan Hudavenk manastırındaki en büyük aldatmaca bizzat Ermeniler tarafından yapıldı. Bu, 2007 yılında Ermeni araştırmacıların manastır topraklarında yaptığı kazılarda ortaya çıkan heykellerle kanıtlanıyor.

“O dönemde bu tür heykellerin Ermeni Hristiyanlığına özgü olmadığını bizzat Ermeniler kabul etmişler, ayrıca kilisenin adını Ermenicede “yükseklik, tepe” anlamına gelen “hota” kelimesiyle ilişkilendirerek bir tahrifata daha imza atmışlardır. Aslında Huda/Gudai kelimesi, günümüzde olduğu gibi, Hıristiyanlık öncesi dönemde de Turan ve İran topraklarında “tanrı” anlamında kullanılmıştır.” - diye açıkladı Kelbizade.

Bilim adamı, 13. yüzyılda manastırın en büyük binasını inşa eden kadın hükümdarın adının Arzu-Khatun olması, babasının adının da kroniklerde Kurt olarak geçmesinin tesadüf olmadığını kaydetti. Kalbizade Ermeni tarafının Ermeni asıllı Amerikalı iş kadını Adele Hovnanian'ın fonları sayesinde 2004 yılından bu yana tapınağın tarihini tahrif etmekyi sürdürdüklerini ve bu çalışmaya Tahranlı Ermeni Edik Abrahamyan'ın da aktif olarak katıldığını sözlerine ekledi.

“Elimizdeki videoda Ermeniler tarafından söküldüğü görülen çan 2005 yılında asılmış olup, hiç bir tarihi değeri bulunmamaktadır. Daha sonra tahrifat çalışmasını yürüten Ermeniler, 2017 yılında bazı yazıtların onarılması için İtalyan uzmanları davet etmişti ve asıl amaç sözde 'eski' olan, ancak aslında kısa bir süre önce Ermeniler tarafından gömülen eserleri bulmaktı. (kaynak)  

Şimdi tapınağın mimari özelliklerine dikkat edelim: Konuyla ilgili çalışmalar gerçekleştirmiş Azerbaycanlı STK başkanı Faig İsmayılovsa Hudavenk Manastırı Külliyesi’nın işgal döneminde Ermeni vandalizmi sonucu birçoğu değiştirilmiş ve tanınmaz hale gelmiş, bazıları varlığını kaybetmiş, çeşitli boyut ve tasarımlarda çok sayıda dinsel ve mimari özellikleri bünyesinde barındırdığını yazıyor. Külliyenin içindeki binaların farklı tarihsel dönemlerde, farklı kişilerin emri ve himayesi altında inşa edildiğine dikkat çeken İsmayılov külliyenin en eski binasının Aziz Thaddeus'un talimatıyla Hıristiyanlığı vaaz etmek için gelen Havari Dadi'nin mezarı üzerine VI-VIII. yüzyıllarda inşa edildiği sanılan bazilika olduğunu vurguluyor. Kafkas Albanyası mimari anıtları üzerinde yapılan çalışma, büyük tek nefli bazilikaların esas olarak Orta Çağ'ın başlarında inşa edildiğini gösteriyor. Nadir durumlarda, bu tür binalara VI-VII yüzyıllarda da rastlamak mümkündür. Bu açıdan bakıldığında Hudavenk Bazilikası'nın Karabağ'ın diğer benzer anıtlarıyla karşılaştırıldığında binanın 6. yüzyıla ait olduğu söylenebilir.

Külliyede yer alan en eski yapıların 6-8. yüzyıllara ait olduğu düşünülse de katedral Arzu Hatun kilisesi ve diğer eşsiz yapıların 13. yüzyılda inşa edildiği söyleniyor.

Bir zamanlar Külliye’nin adını (Dadiveng) alan Dadi veya Dada, Havari Thaddeus tarafından "Hıristiyanlığı vaaz etmek için kuzey ve doğu ülkelerine gönderilen" 70 havariden biriydi. Dadi kelimesinin etimolojisi Kafkas Albanyası tarihi ile ilgilidir. Bu manastır Külliyesi’nin oluşturulmasında Ermenilerin iştirakı söz konusu değildir:

Faig İsmayılov Külliye'de Ermenilerin yaptığı tahribatları teker teker gösteriyor:

''İsa'nın havarilerinden Aziz Thaddeus tarafından "Doğu Ülkesi"nde vaaz vermek üzere gönderilen Dada veya Dadi'nin anısına inşa edilmiş Antik Bazilika'nın tavanı henüz bilinmeyen bir nedenle uçtu. Antik bazilikanın tavanı Ermeniler tarafından kasıtlı olarak ya da tadilat sırasında yıkıldı. Bazilika tabanına mermer taşlar döşendi, mezarın çevresi ise düzensiz bir şekilde betonlanmıştır. Anıtların restorasyonunda bu tür durumlar kabul edilemez.

Hudavenk Manastırı'nda Ermeniler tarafından yasa dışı olarak "restore edilen" yapılardan biri de küçük bir bazilikadır. Küçük Orta Çağ bazilikası, antik bazilikanın güney duvarına bitişik, kemerli çatılı dikdörtgen bir plan üzerine inşa edilmiştir. Küçük bazilika binasının üç pilasteri vardır. Küçük bazilika, yanına inşa edildiği antik bazilikadan önemli ölçüde daha dar ve daha kısadır. Duvar işçiliğinin münferit kısımlardaki durumu, bazilikanın Ermeniler tarafından birkaç kez restore edildiğini gösteriyor. Binanın üst kısmı orijinal görünümüne uymayan formda betonlanmış, binanın çatısı ise kırmızı kiremitlerle kaplanmıştır. Binanın çatı kısmında Alban mimarisinin izleri tamamen kaybolmuş durumda. Külliyede bu denli Ermeni vandalizmine maruz kalan yapılardan biri de Büyük Hasan Tapınağı'dır.

Büyük Hasan Tapınağı, manastır avlusunun güney tarafında yer almaktadır. Tonozlu bir yapıya ve merkezi kubbeli tavana sahip, dikdörtgen planda tasarlanmış tek nefli bir bazilikadır. Kilise küçük ölçekte inşa edildiğinden bilimsel literatürde bazen sovma olarak da anılır. Kilisenin kubbesi binanın çatısından birkaç metre yüksekte inşa edilmiştir. Kubbenin üstü çift taşlı yarım kemerli bir kemerle kapatılmıştır. Yapının doğu ve batı duvarlarının orta kısımları biraz yükseltilmiş olsa da, duvarların sağ ve sol kanatları aşağıya doğru eğimli olup çatı kemeriyle tamamlanmıştır.

Klasik Albanya dönemi mimarisi tarzında inşa edilen Büyük Hasan Tapınağı, tasarım seçimi ve özgünlüğüyle dikkat çekiyordu. Ancak 2017-2018 yıllarında Ermeniler anıtın mimari yapısına müdahale ederek tapınağı orijinal formundan mahrum ettiler. Böylece onarım sırasında binanın arka, ön ve yan duvarları kabaca yükseltilerek üçgen şekline getirilmiş, duvarların sağ ve sol kanatlarına etekler eklenerek tavanın çatısına bağlanmıştır. Kilise kubbesinin üst kısmı birkaç metre yükseltilmiş, kubbenin tavana bağlanan oturma yerine dört küçük kanat eklenmiş, binanın üstü ve kubbesi kırmızı çinilerle kaplanmıştır. Yenileme sonrasında anıt, mimari açıdan antik önemini kaybetmiştir. (kaynak)  

Araştırmalarımız zamanı aynı zamanda Ermenilerin 25 Kasım 2020 tarihinde işgalden kurtarılan Kelbecer ilçesini terk ettiklerinde Hudavenk manastır külliyesini yağmaladıklarını ve haçları, çanları ve diğer dinsel objeleri Ermenistan'a götürdüklerini tespit ettik. Hatta konuyla alakalı Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür Baklanlığı resmi bildiri bile yayınlamıştı.    

Daha sonra 16 Aralık 2020'de Ermenistan'ın başkentinde "Dadivank'tan Erivan'a" adlı bir satış sergisi düzenlenmiş, satış sergisinde yasadışı yollarla Ermenistan'a götürülen dinsel objeler sergilenmişti.  Bu da Ermenilerin uluslararası yasaları nasıl hiçe saydığının bariz göstergesidir.

Yazıda ayrıca Albanların varisleri olan Udilerin Ermeni kültüründen etkilenmesi konusunda da iddialar bulunmaktadır. Bunun ne kadar gerçek olup olmadığını gelin bir de Udi Alban Hıristiyan Topluluğu üyelerinden dinleyelim: “Ermeniler bizi yok etmek istediler. Başta dinimiz olmak üzere asırlarca her şeyimizi çaldılar” diyen Kafkasya Udi Alban Hıristiyan Cemaati Lider Yardımcısı Rafik Danakari de şunları söyledi: “Çarlık Rusyası’nın Kafkasya bölgesindeki sömürge politikasının ana hatları Müslüman nüfusun azaltılması ve bu alanda siyasal egemenliğini kurmak için etnomezhepsel bir temel oluşturmaktan ibaretti. Bu amaçla, Rusya kasıtlı olarak Ortodoks Kilisesi’ne dayalı Hıristiyanlığı aşıladı. Rusya, Ermenileri Ortodoksluğa yakın homojen topluluk olarak algıladı. Gelişen bu tarihi süreçte Gabala ilinin Nic köyündeki 1723 yılında inşa edilen tarihi Alban anıtı - Kutsal Elysee (Çotari)  Kilisesi, 1836 yılında Rus Kutsal Sinod’un özel bir kararıyla Ermeni Gregoryen Kilisesi’ne bağlandı. Fakat Udiler protesto ederek kiliseye gitmediler ve o tarihten itibaren evlerinde ibadete başladılar” 27 Eylül 2020 sabahı başlayan Vatan Savaşı sırasında Udilerin de Karabağ’ın özgürlüğe kavuşması için kahramanca mücadele ettiğine dikkat çeken Danakari, Udilerin yoğun olarak yaşadığı Gabala ilinin Nic köyünde bulunan kilisede Azerbaycan Ordusu’nun zafer kazanması, toprakların işgalden kurtarılması için dualar ettiklerini söyledi.

Konuya ilişkin Akit’e açıklamada bulunan Kafkasya Udi Alban Hristiyan Cemaati Lideri Robert Mobili, modern Azerbaycan’ın sadece kültürlerarası ve milletlerarası diyalogun değil, aynı zamanda hoşgörünün de merkezi olduğunu söyledi. Zamanında Udi kiliselerinin Ermeni kiliselerine bağlandığında, Udilerin kiliselerde ibadet etmeyi reddettiğini hatırlatan Mobili, Udilerin Avrupa ve Asya’nın kesişme noktasında bulunan tarihi vatanlarında dillerini, dinlerini ve eski geleneklerini korumayı başardıklarını belirtti. Mobili, Azerbaycan Hükümeti’nce kurulan Azerbaycan Udi Ocağı’nın, genç neslin tarihini öğrenmesine ve saygı duymasına yardım etmede önemli bir rol oynayacağına inandığını ifade etti. Çok etkilenmişler, öyle değil mi?! 

Sonuç olarak:

-Geçtiğimiz günlerde Ermenistan merkezli Gegahrd Bilimsel Analiz Vakfı'nın internet sitesinde yayınlanan  ''Azerbaycan Hudavenk Monastrı'nı bir Udi manevi merkezi olarak görüyor, ancak gerçek farklı'' başlıklı makale geröekleri çarpıtmaktan başka bir şey değildir,

- Bölgede bulunan diğer tarihsel anıtlar gibi bu anıtın da Ermenilerle bir alakası bulunmamaktadır,-Tam tersi, Ermeniler Kelbecer'i işgal altında tuttukları süre zarfında külliyede ciddi bir tahribata neden olmuşlardır,

-Ayrıca, Albanların bölgedeki Hıristiyan mırasçısı Udilere larşı yaptıkları da herkes tarafından bilinmektedir