Geçtiğimiz günlerde Tehmine Martoyan’ın “Smyrna’da Soykırım Politikasının Devamı (1922)” (Smyrna İzmir'in Ermenicesi'dir-ed.) adlı monografisinin tanıtımı, Ermeni Soykırımı Müzesi-Enstitüsü’nde gerçekleştirildi. Armenpress muhabirinin bildirdiğine göre, etkinliğe 1922’de Kemalist Türkiye’nin(?!) İzmir'de gerçekleştirdiği felaketten kurtulanların torunları da katıldı. Etkinlik, müze-enstitü direktörü Edita Gzoyan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Gzoyan, soykırım konusuyla ilgili kitap tanıtımlarının müze-enstitünün en önemli faaliyet alanlarından biri olduğunu vurguladı. Ayrıca, Gzoyan, Tehmine Martoyan’ın kitabının, İrevan Devlet Üniversitesi ile yapılan bilimsel iş birliğinin ürünü olması nedeniyle ayrıca önemli olduğunun da altını çizdi. Kitabın yazarı Tehmine Martoyan, konuşmasında kitabın yazılma sürecinin tesadüfi olmadığını ifade etti. Martoyan, çalışmanın Ermeni kimliği ve inancı üzerine derin etkileri olduğunu belirtti. Smyrna tarihine olan ilgisinin, 2010’da Yunanistan’da bir kitaba rastlamasıyla başladığını anlattı.Tanıtım etkinliği, Smyrna’daki Ermeni topluluğunun torunlarının hikayelerini ve onlarla yapılan röportajları içeren bir filmin gösterimiyle sona erdi.  

Biz de Faktyoxla Lab. (Teyit laboratuvarı) olarak İzmir yangınını okurlarımız için araştırdık.

Öncelikle, hemen hemen yüz yıldır bu sorunun ısıtılıp dünyaya servis edildiğini belirtmekte fayda var. Şöyle ki, 102 sene önce Yunan işgalinden kurtuluş sevinci yaşayan İzmir’de 25 bin taşınmazı yok edip 10 bin kişinin ölümüne sebep olan büyük yangının failleri arasında Ermeni çetelerinin başı çektiğini belgeler de dahil herkes anlatıyor. Yaklaşık iki sene önce o dönem Türklerin şüpheli olarak gösterildiği yangınlara ilişkin hazırlanan raporlara Yeni Şafak gazetesi ulaşmıştı.

İtfaiye Komutanı Paul Greskoviç imzalı 2 ve 13 Ekim 1922 tarihli raporlar, yangınların Ermeni çeteler ve Yunan askerleri tarafından planlı olarak gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor. 11 ve 12 Eylül 1922 günlerinde itfaiyecilerin yangın kulesinde nöbet tutarken Ermenilerin, Ermeni kilisesindeki ve diğer yüksek binaların çatılarındaki haberleşme faaliyetlerini dürbünle görüp bildirdiklerini aktaran Greskoviç’in tespitleri şöyle: “3 gün zarfında, Ermeni mahallesinden Tepecik Mahallesi’ne kadar çıkan yangınlarda gözlemlediklerim, itfaiyenin 30 senelik istatistik cetvelinde görülmemiştir. Türk ordusunun İzmir’e girdiği günden büyük yangının başladığı güne kadar geçen 3 günde Ayavukla, Ayakostanitno ve Ermeni mahallesinde 15 yangın çıktı.”

İtfaiye Komutanı Paul Greskoviç daha sonra gözlemlerini şöyle sürdürüyordu: “Bu yangınlar kazaen çıkmış yangınlara benzemiyordu. 18 seneden beri İzmir’de bu görevde bulunuyorum. Bu üç mahallede bir sene zarfında bile 15 yangın çıkmamıştır. Bu üç mahalledeki yangınların kasten çıkarıldığına hükmetmek gerekir. Çünkü görevimizi yaparken ve sokaklardan geçerken bomba ve tüfek ateşine maruz kalıyorduk. Bazı Ermenilerin damlar üzerinde gezindiklerini gördüm.”

Greskoviç, 12 Eylül’de Ermeni mahallesinde çıkan yangın için Rum hastanesini geçerken 120-150 kadar çocuk ve kadından oluşan bir grubun, acı acı bağırdığını gördüğünü anlatarak “Ne olduğunu sorduğumda, ‘Sayes Hanı’nda oturduklarını, Ermenilerin evlerini yaktıklarını, Hanın yanındaki Ermeni evinin duvarında bir delik açtıklarını ve delikten bol miktarda gaz dökerek evi ateşe verdiklerini’ söylediler” diyor. Greskoviç, Rum kadın ve çocukların Ermenilere beddua ettiklerini aktarırken askerlerden Ermeni mahallelerinin abluka altına alınmasını istediğini anlatıyor.

Araştırmalarımız zamanı o dönemlerde hazırlanan belgelerin Yunanlıların İzmir’den ayrılmaya başlamaları üzerine general Torkum’un önderliğinde Ermeni çetelerinin faaliyete geçtiğini yazdığını belirledik. Bir Ermeni çetesi Karşıyaka’da Soğuk Kuyu Mahallesini bastı. Polisin bu çeteyi bastırmaya gücü yetmediği için halk çaresiz kaldı. Yunan mezalimine eşlik eden Ermeni çete lideri General Torkum Kilikya’dan gelen Ermenileri Türklere karşı kullanmak için cephe gerilerinde propagandalar yaptı ve İzmir’in Yunanlılar tarafından boşaltılmasından bir hafta önce şehre geldi. Torkum İzmir’e geldiğinde gönüllü askeri birlikler oluşturmak için Yunan Yüksek Komiseri Steryadis’e müracaat etti. Yunan Jandarma Komutanlığının yardımıyla iki yüz kadar Ermeni toplayan Torkum ve çetesi İzmir’de yaşananlardan sorumlu gösterilmiştir. Türk Ordusunun 8 Eylül 1922 tarihli akşam raporuna göre; Yunanlılar Bornova’nın Horoz Köyü’nü tahrip etmiş ardından sayıları 100’ü geçen Rum ve Ermeni çetecileriyle Türk askeri arasında çatışma çıkmıştır. Bu durum Yunan Ordusuyla Rum-Ermeni çetecilerinin iş birliğinin ispatlarından birisidir. (kaynak)

   Bu süreçte Avusturya basınına çeşitli Avrupa başkentlerinden ulaşan haberlerin dışında, doğrudan ulaşan bilgiler de söz konusudur. Bunlardan bir tanesi, Neues Wiener Tagblatt adlı gazeteye gönderilen bir yazıdır. Emin Semkongh adlı şahsın gönderdiği yazı gazetede “Türklerin İzmir’e girişinin bir şahidi” bilgisiyle yayınlanmıştır. Semkongh şöyle demiştir: “Kemalistlerin İzmir’e girişinden iki gün evvel şehire, Türk uçaklarından, üzerinde sukûnete davet edilen ve Kemalistlerin İzmir’e girişiyle Yunanlara ve tüm yabancılara zarar verilmeyeceğinin tahhüt edildiği kağıtlar atıldı. Yunan müdavimlerden büyük bir kısmı buna rağmen, intikam alınacağı korkusuyla Türklerin yaklaşmasıyla şehirden kaçtı. Türk kumandan şehire girer girmez bir açıklama ilan etmiş ve Yunanlar ile yabancılara en ufak bir zarar verecek herkesin idamla cezalandırılacağını bildirmiştir. Yangın, Yunan ve Ermenilerin şehirde bulunan cephaneyi Türklerin eline geçmemesi için yakmasıyla çıkmıştır. Dünyaya yayılan yanlış dedikoduların sebebi, Türklerin Avrupalı bir mülke layık olmadığı kanaatini oluşturmak içindir.” (kaynak)   

İlginç bir durum da var ki, yangını Ermenilerin çıkarttığına dair bilgi Türk yetkililere özel değildir. İngiliz ve Yunan kamuoyunun iddialarının aksine, vakanın şahidi diğer milletlerden insanların da açıklamaları gazetelerde yayınlanmıştır. Son olarak bunlardan bir diğerini daha örneklendirmek gerekirse, Matin gazetesi muhabirinin açıklamalarına değinilebilir. Muhabir, “Pierre Loti” adlı gemiden gazetesine telgraf çekmiş ve olayların bizzat içinde iken görgü şahidi olduğunu belirterek, yangının kaçan Ermeniler tarafından kendi mahallelerini ateşe vermesi sonucu çıktığını, Mustafa Kemal Paşa’nın birliklerini düzen içerisinde tuttuğunu, yağmayı ise “Türklere eşlik eden Kürtler’in” gerçekleştirdiğini ve şehirde bulunan her milletten ayaktakımının da buna dahil olduğunu ifade etmiştir.  

Kanıtlar sadece bununla da bitmiyor. Yıllar önce Amerika'da yayımlanan "The Pacific" isimli dizinin 3'üncü bölümünde 1922'de Türk askerlerinin İzmir'i yakıp yıktığı ve işgal ettiği repliği yayınlanmıştı. O zaman İzmir'in hafızasını koruyan Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müzesi'nden tepki gelmişti. Dönemi belgelerle masaya yatıran Müze Müdürü Oktay Gökdemir iddiaların bir spekülasyondan ibaret olduğunu ve Türkiye üzerine kurulan uluslararası komplo olduğunu savunmuştu.

Yıllar sonra ortaya atılan bu iddiaların bilinçli bir propagandanın ürünü olduğunu söyleyen Müze Müdürü Oktay Gökdemir dizide yer alan tartışmalı repliğe ilişkin görüşlerini şöyle aktarmıştı: "9 Eylül 1922 yılında İzimr'e giren Türk ordusu tarafından kentin yakılıp-yıkıldığı iddialar gerçek dışıdır. Araştırmalarda Görevli konsoloslar, askeri uzmanlar, yabancı yüksek komiserliklerin temsilcileri ve savaş muhabirlerinin belgeleri mevcuttur. Raporlarda İzmir yangının 13 Eylül 1922 yılında Basmane'de bulunan Ermeni Mahallesi'nden Ermeni çeteler tarafından çıkarıldığı açık biçimde ortaya konmaktadır."

5 gün süren yangının 18 Eylül 1922 yılında söndürüldüğünü açıklayan Müze Müdürü Gökdemir aynı zamanda döneme ait tutulan raporları ve belgeleri açıklayarak konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: "Dönemin sigorta şirketlerinin İtfaiye Müdürü olarak görev yapan Avusturyalı Uzman tarafından yangının ertesi günü tutulan raporda sorumluluk Türklere ve Türk askerlerine yüklenemeyeceği ve yangının Ermeni çeteler tarafından çıkartıldığı ifade edilmiştir

Yine Fransız İhtilaf Devletleri'nden Yüksek Komiser olarak görev yapan bir Amiral'de yangın sırasında oradadır. Yangına ilişkin yapmış olduğu araştırmalarda yangının sorumluluğunun Türklere yüklenemeyeceğini ifade etmiştir. Ve 22 Eylül 1922 tarihinde İzmir'de Le Levant gazetesinde İzmir yangınının ermeni çeteler tarafından çıkarıldığı yazılmıştır." Aslında İzmir yanıgınını döneme ait belgelerle yorumlayan Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müze Müdürü Oktay Gökdemir'in söylediklerinden yola çıkarak bugün de Tehmine Martoyan'ın yazdığı kitapla Türkiye'ye uluslarası alanda kurulan bir komplo oluşturulmak istendiğini vurgulayabiliriz. Gökdemir o dönemde; " Bu iddiaların Ermeni araştırmacılar tarafından diasporadaki ermeni yazarlar tarafından üretilmiş olduğu gözlemlenmektedir. Amaç Türkiye'yi ulusal anlamda mahkum ettirmektir" şeklinde konuştu.  

Bunun yanısıra, 2010 yılında Türk Tarih Kurumu'nun (TTK) Ermeni Araştırmaları Grubu tarafından hazırlanan İngilizce kitapta İzmir’i küle çeviren 1922’deki ‘Büyük Yangın’ı, Türk askeri üniformalı 22 Ermeni’nin çıkardığı tespit edildiği yazıyor. Dönemin Türk Tarih Kurumu (TTK) Ermeni Araştırmaları Grubu Başkanı Prof. Dr. Kemal Çiçek te İzmir’i Türklerin yaktığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını bildiriyor. Tarihi bir yanılgıyı ortadan kaldıracak kitapta dönemin Askeri Valisi Kazım Paşa’nın yürüttüğü soruşturma sonucunda yangını çıkardıkları gerekçesiyle 22 Ermeni’nin tutuklandığının kaydedildiğini söyleyen Çiçek, bu kişilerin mallarını bırakmamak için yangını çıkardıklarını itiraf ettiklerine ilişkin bilgilerin bulunduğunu ifade ediyor.

İngiltere, Amerika, Fransa ve İtalya’daki arşivlerde bulunan bütün belgeleri topladığını anlatan Çiçek şunları söylemişti: “İzmir yangınını kimin çıkarttığına dair kesinleşmiş bir kanaat yok. Yangını Türkler’in, Rumlar’ın ya da Ermeniler’in çıkardığı konusunda iddialar var fakat yangının Ermeniler tarafından başlatıldığı konusunda yabancı kaynaklarda bir fikir birliği söz konusu.”  Çiçek, o dönemde İzmir’deki İngiliz Konsolosu Harry Lamb’in, “Benim kanaatime göre İzmir’i, Rumlar ile birlikte hareket eden Ermeniler yakmıştır” şeklindeki ifadesinin bulunduğunu kaydetti. İzmir Metropoliti Hristomos’un kiliselerde yaptığı konuşmalarda da “İzmir’i yakmanın dini bir borç olduğunu ve servetin Türklere bırakılmaması” yönünde ifadelerinin bulunduğunu belirten Çiçek, ayrıca bu ifadenin Atatürk’ün, Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’e çektiği 17 Eylül 1922 tarihli bir telgrafta da ifade edildiğini söyledi. Çiçek, “O dönemde İzmir’de bulunan eğitimci Alexander Maclachlan, yangına şahit oldu. ‘Yangını Türk askeri kıyafeti giymiş Ermeniler yaptı’ diyor.

Sonuç olarak:

-Sözde Ermeni Soykırımı’nın 110 yıldönümü öncesinde Ermeni tarihbilimci Tehmine Martoyan’ın “Smyrna’da Soykırım Politikasının Devamı (1922)” (Smyrna İzmir'in Ermenicesi'dir-ed.) adlı monografisinin tanıtımının, Ermeni Soykırımı Müzesi-Enstitüsü’nde gerçekleştirilmesi olgusunun kendisi de açık provakosyon eyleminden başka bir şey değildir. Bu resmi İrevan’ın komşu ülkelere karşı toprak iddialarından vazgeçmediğinin kanıtıdır,

-Dönemin İtfaiye Komutanlarından Paul Greskoviç’in imzaladığı 2 ve 13 Ekim 1922 tarihli raporlar, yangınların Ermeni çeteler ve Yunan askerleri tarafından planlı olarak gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor.

-Ayrıca raporlarda Yunan Jandarma Komutanlığının yardımıyla iki yüz kadar Ermeni’yi toplayan general Torkum ve çetesinin İzmir’de yaşananlardan sorumlu olduğu gösterilmektedir,

-2010 yılında Türk Tarih Kurumu'nun (TTK) Ermeni Araştırmaları Grubu tarafından hazırlanan İngilizce kitapta da İzmir’i küle çeviren 1922’deki ‘Büyük Yangın’ı, Türk askeri üniformalı 22 Ermeni’nin çıkardığı tespit edildiği yazıyor.