Geçtiğimiz günlerde Ehlibeyt Dernekleri Federasyonu (EH-Fed) genel başkanı Hasan Kanaatlı kendisinin belirttiği üzere Independent Türkçe isimli haber sitesinde “Sünni Şii ihtilafının temeli hilafet ve imamet konusudur” isimli bir yazı kaleme aldı. 

Türk toplumunda ciddi yankı uyandıran bu yazı özellikle yıllardır mezhepsel ayrılıklara neden olan tartışmaları tekrar gündeme getirdi. Özellikle Türkiye'deki Şiiler sosyal medyada ve kendilerine yakın haber sitelerinde yazıyla ilgili görüşler beyan ettiler ve Hasan Kanaatlı'nın düşüncelerini eleştirdiler.

Faktyoxla Lab. (Teyit Laboratuvarı) olarak okurlarımız için Hasan Kanaatlı'nin kimliğini ve bu yazının yazılma nedenlerini araştırdık.

Öncelikle, yazıyı Hasan Kanaatlı isimli kişinin kimliğini araştırmakla başlamanın daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz.

Türkiye'deki Caferiler arasında İran'a yakınlığıyla bilinen Hasan Kanaatlı 1959 yılında Kars Bekler (Mervenk) köyünde dünyaya geldi.

İlkokulu burada bitirdikten sonra 1970 yılında Kars ve Iğdır'da bulunan medreselerde dini eğitim aldı.1971 yılında tedrisatını ilerletmek için Irak'ın Necef kentinde bulunan ilim havzasına yerleşti.Orada Sarf, Nahiv, Usul, Mantık ve Fıkıh gibi ilahiyatın temel derslerinin öğrenimini aldı.1976 yılında İran'da bulunan Kum İlim Havzası'nda eğitimini sürdürdü. Orada da Tefsir, Dinler Tarihi ve Felsefe derslerine katıldı. İlginçtir ki, 1978 yılının sonlarında Türkiye'ye döndü. İzmir'e yerleşti ve Bayraklı bölgesinde bir cami yapımına öncülük etti. Burada Kars İmam Hatip Lisesi'ni dışarda bitirdi.

1988 yılında ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti.Orada da dini faaliyetlerini sürdürdü. Kalem Yayınevini kurdu. Ataşehir Kayışdağı Mah. de camii yapımında öncülük yaptı ve çeşitli kitaplar yayınladı.   

Sürekli İran'a olumlu yaklaşımlarıyla bilinen Hasan kanaatlı İndependent Türkçe'deki makalesiyle aynı günde merkezi İran'da bulunan Uluslararası “Darü't-Takrîb” müessesesi'ne (Mezheplerin yakunlaşması Kurumu) Mescid-i Aksa'yla ilgili söyleşi verdiğini kendi sosyal medya hesabında duyurmuştu. İşin garip tarafı söyleşinin daha ilk cümlelerinden itibaren "İnsanlığı kurtarmak" İran İslam Cumhuriyeti'nin nihai hedefidir/Dünya çapındaki Müslümanlar İran'ı destekliyor!" -  diyerek,

İran İslam Devrimi'nin Ayetullah Humeyni önderliğinde dünyada İslami uyanış ve kalkışma ruhunu canlandırdığını iddia etmişti:

'20. yüzyılın en önemli olaylarından biri, İslam dünyasındaki diğer İslami hareketleri harekete geçiren İmam Humeyni (RA) önderliğindeki  İran Halkının İslam Devrimidir."

Öte yandan Türkiye Ehl-i Beyt Dernekleri Federasyonu Başkanı Hasan Kanaatlı İran İslam Devrimi'nin İslami uyanıştaki iki rolü hakkında Yakın Haber Ajansı'nın uluslararası muhabirine açıklamalarda bulunarak, "İmam Humeyni bu büyük devrimin zaferinin ilk günlerinde Amerika, İsrail, İngiltere ve diğer Batı ülkelerinin rolü ve amacı hakkında açıkça konuşmuştu." diye sözlerini sürdürmişti

 

İşin garip yanı, bu demeç daha sonra hakkında uzun uzun konuşacağımız gazeteci Cahit Kılıcın genel yayın yönetmeni olduğu tanyerihaber.com haber sitesinde de yayınlanmıştı.

Sık sık İran medyasında boy gösteren özellikle Parstoday haber sitesine demeçler veren Hasan Kanaatlı aynı zamanda İran'daki çeşitli dini konferanslara da davet alıyor. Son zamanlarda bir hususu da tespit ettik ki, Kanaatlı bu toplantılara sadece kendisi katılmakla yetinmiyor, Türkiye'den İran'a din adamlarını toplantılara davet ediyor, hatta bununla da yetinmiyor, Türkiye'de de bu alanda İran'ın desteğiyle düzenlenen toplantılara da aktif şekilde katılıyor, kimi zaman bu toplantılarda moderatör olduğu bile görülüyor.

Bir hususu animsatmak gerekir ki, Ali Bulaç uzun süre FETO-nün yayın organı Zaman gazetesinde çalışmış ve bu örgüte üye olmak suçundan hapiste yatmıştı. (kaynak)

Bu arada İran'ın Uluslararası El Mustafa Üniversitesi ile de sık diyalog halinde olan Hasan Kanaatlı bu üniversite aracılığıyla Türkiye'nin çeşitli üniversitelerindeki öğretim görevlilerinin de İran'a ziyaretini sağlıyor. Örenğin 2022 yılının Mayıs ayında Türkiye’nin farklı üniversitelerinde öğretim görevlisi olan bir grup akademisyen, İran'da başta el-Mustafa Üniversitesi olmak üzere, bir takım görüşmelerde bulunmak ve ilmi seminerlere katılmak için İran'a gitmişlerdi.  Üniversitenin resmi veb sayfasından programı düzenleyen kişinin Hasan Kanaatlı olduğunu öğreniyoruz. Ziyarete Prof. Dr. Adem Erkan (hangi ümiversitede çalıştığını saptayamadık, yalnız aramalarımız zamanı Rize'de vaiz olduğuna rastladık), Prof. Dr. Hatice Toksöz (Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi), Prof. Dr. Mehmet Evkuran (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü), Prof. Dr. Mehmet Ümit (Marmara Üniversitesi İlahiyyat fakültesi), Prof. Dr. Murat Demirkol (Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İlahiyat fakultesi dekanı), Prof. Dr. Müfit Selim Saruhan (A.Ü. İlahiyat Fak. İslam Felsefesi Bölüm Başkanı Araştırmacı Yazar), Prof. Dr. Sıddık Korkmaz (Katip Çelebi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı), Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün (A.Ü.İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı Başkanı), Dr.Tuğba Günal ( Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Araştırma Görevlisi), Dr. Tuğba Öztürk (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Araştırma Görevlisi)  

Örneğin 16 Kasım 2024 tarihinde İstanbul'da Iran İslam Cumhuriyeti Baskonsolosluğu Kültür Ataşeliğinin, İran İslam Cumhuriyeti propaganda bürosunun, Al Bayan Enstitüsü, Çıra yayınları ve Süleymaniye Vakfı'nın ortaklaşa düzenledikleri toplantıda gariptir ki, Türkiye'den katılımcılar arasında Hasan Kanaatlıyla beraber Prof.dr.Abdulaziz Bayındır ve Ali Bulaç ta vardı.

Aynı yılın Ocak ayındaysa yine Hasan Kanaatlı'nın girişimiyle Uluslararası El Mustafa Üniversitesi Türkiye Temsilciliğinin desteğiyle  ölümünün 2. yıl dönümünde Kasım Süleymani isimli webinar anma programı düzenlendi. Şu linkden takip edilen programda konuşmacılarsa Kemal Kemahlı, Mir Cafer Eyyubov (Azerbaycan), Hasan Güneş (Avusturya), Aydın Altay, Hasan Kanaatlı, Rahid Kerimov (Gürcistan), şair Musa Dedei ve şair Abbas Öztürk gibi önemli İranyanlısı isimlerdi. (kaynak)   

Iğdır Üniversitesi'nin 2021 yılı faaliyet raporlarını incelerken bir husus dikkatimizi çekti. Iğdır Üniversitesi Caferilik Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin katkıda bulunduğu programlar sırasında ''el-Mustafa Üniversitesi Türkiye Temsilciliği ve uluslararası kurumların katkıları ile “Uluslararası Hz. Hamza Konferansı Türkiye oturumu” diye bir programa rastladık. Araştırmalarımız zamanı programın yine linki üzerinden 6 Ekim 2021 tarihinde düzenlendiğini tespit ettik.

Gariptir ki, bu programın moderatörü de yine Hasan Kanaatlıydı. Diğer katılımcılarsa Iğdır Üniversitesi Caferilik Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürü Alaaddin Yanardağ ve İzmir Bayraklı Ehl-i Beyt Camii'nin imamı ve Ehlader Yönetim Kurulu üyesi Rahman Karanlıktı. (kaynak)

Uluslararası Kuruluş dedikleriyse İran'ın Kum İlim Havzası'ndan başkası değildi. 2019 yılındaysa Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Tefsir Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak çalışan prof.dr.İsmail Çalışkanın imzasıyla fikircografyasi.com sitesinde “İran Gezisinden Geriye Kalan” başlıklı bir makalede Hasan Kanaatli'nin önderliğinde Hayri Kırbaşoğlu, Abdülaziz Bayındır, Caner Taslaman, Muhammed Nur Doğan ve İsmail Çalışkan'dan oluşan bir gurup bilim insanının yine el-Mustafa Üniversitesi’nin davetlisi olarak İran’a gittiklerinden bahsediliyor. Makalede haliyle bilimadamı İran'ı öve öve bitiremiyor, İran'da dini düşünce'nin Ehl-i beyt sevgisi, imamet ve Mehdi beklentisi üzerine inşa edilmiş Şii akide, müslümanların birliği (tevhid), Şii-Sünni ayrılmazlığı üzerine yoğunlaştığını iddia ediyor. 

 

Bu kadar hayranlık ta normaldir, çünkü Hasan Kanaatlı onları kimlerle buluşturacağını çok iyi biliyor. El Mustafa Üniversitesi sitesinden öğreniyoruz ki, ekip Allame Cevadi Amuli ile görüşmüş, el-Mustafa Üniversitesi, Müessesetü’l-Hikmet, Bâkıru’l-Ulûm Üniversitesi, Tahran Ü. İslami Bilgi ve Düşünce Fakültesi ve Dünya Ehli Beyt Cemiyeti gibi kurumlarda tebliğler sunmuş, Hasan Kanaatlı bu ekiple ilişkilerini asla kesmemiş, daha da süreci sıkılaştırmıştır.

 

2023 yılında Mezheplerin Yakınlaşması Müessesi'nin düzenlediği Programla ilgili ayrı bir şevkle paylaşım yaparken, yine hemen hemen aynı kişilerle programa katıldığını anlıyoruz. Araştırmalarımız zamanı devamlı İran'ı aklamaya çalışan Hasan Kanaatlı'nın ''İran ile Velayeti Fakih'i karıştırıyoruz'' diye açıklama yaparken Azerbaycan konusunda da sürekli muhalif tavırlar sergilediğini gözlemledik. Örneğin, İRAN'DA NEDE ÇOK BÖLÜCÜ ÖRGÜT VARMIŞ! başlığıyla yaptığı paylaşımında Kanaatlı Güney Azerbaycan'da kendi hakları için mücadele eden gurubu ABD-siyonist destekli olarak göstermiş, diğer bir paylaşımındaysa ''BİZ ANADOLUDA YAŞAYANLAR OLARAK NE İRAN'CIYIZ VE NE DE TURAN'CIYIZ, BİZ HZ. MUHAMMED (S) ÜMMETİ VE İMAM ALİ ŞİA'SIYIZ!'' dese de, paylaşımın içideyse şu cümlelere yer vermiştir: ''İran'ı ise insanlığın düşmanı olan emperyalizmin ve Siyonizmin karşısında duran tek ülke olması açısından da severiz.'' Tabii ki, yine Azerbaycan'ı da çekiştirmekten geri durmamıştır: Fakat bir Şii Müslüman ülkesi olmasına rağmen Azerbaycan'ın şu andaki Siyonist dostu olan başındaki yönetimine uzağız. 

Ama bu yazıdan yaklaşık bir yıl, Türkiye Caferilerinin Lideri Selahattin Özgündüz'ün ''Dolara Değil, Hidayete Uyanlara Selam Olsun'' demecinden sonra bir paylaşım yaparak ''TÜRKİYE CAFERİ/Şİİ ALİMLERİ ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ NEDEN BİRARAYA GELMESİNLER Kİ?'' diye aslında Özgündüz'e ve aynı zamanda Kadir Akaras'a serzenişte bulundu.

Kanaatlı'nın İran'ın emri doğrultusunda bu çıkışı yapmasını kanıtlayan cümleler onun paylaşımında açıkça ortaya koymaktadır: ''Bu hususta şayet tüm ulema ittifak ederse, Rehberin ve meracinin de onayını almak mümkündür. Benim bu hususta bir takım sezilerim de vardır.'' (kaynak)

Hasan Kanaatli'nın ayn zamanda 2022 yılında İran'ın Azerbaycan'daki etki ajanlarını savunan paylaşım yaparak Azerbaycan'ı tehdit ettiği de gözümüzden kaçmadı. Şöyle ki, Kanaatlı Sözüm İlham Aliyev'e başlıklı paylaşımında şu cümlelerde satır arasında Azerbaycan'ı tehdit etmişti: ''Dolayısıyla, Azerbaycan'da yönetiminiz altındaki o necip milletinizin adil ve erdemli bir Azerbaycan inşa etmesinde, peygamber varisi o din adamları ile elbirliği etmeniz ve yarın ülkenizde (Allah korusun ) hala dolaşmakta olan o kara bulutların dağılmasında onların da desteğini almanız en büyük arzumuzdur.''

Bir hususu da özellikle vurgulamak istiyoruz: tanyerihaber.com sitesinin genel yayın yönetmeni Cahit Kılıçla Hasan Kanaatlı'nın özel bir ilişkileri mevcuttur. Zira, Hasan Kanaatlı 20 Mayıs 2022 tarihinden itibaren bu sitede köşe yazıları yazıyor. Hemşehri olmalarıyla beraber, aynı zamanda İran'a duydukları hayranlık yüzünden de benzerlikleri bulunan bu iki kişi sık sık bir araya geliyor.

Örneğin 2023 yılında ikili yine İran'a yakınlığıyla bilinen Muhammed Mustafa Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği'nin Esenyurt meydanında kurduğu Aşura merasimine katılmış, hatta beraber hatıra fotoğrafı bile çektirmişlerdi. 

Hasan Kanaatlı aynı zamanda kendilerini biraraya getiren Muhammed Mustafa Derneği'nin kurduğu ''Ebrar tv'' internet televizyonunda sık sık gençlerle bir araya geliyor ve onların sorularını yanıtlıyor. Gerek Cahit Kılıç'ın, gerek Hasan Kanaatlı'nın, gerekse de Muhammed Mustafa Derneği yetkililerinin Azerbaycan'a yaklaşımları aslında bu üçlünün neden bir arada olmasının en güzel cevabıdır.

Peki, İranla sıkı ilişklileri olan hasan Kanaatlı nasıl oldu İmamet ve Hilafetle ilgili böyle bir yazı yazdı ve bu yazı neden İndependent Türkçe'de yayınladı?!

Öncelikle, Hasan Kanaatlı'nin  yazıya şu sorularla başladığını belirtmemizde yarar var: Şiilerin dediği gibi "imamet" konusu acaba dinimizde var mıdır?

Şayet vardırsa, peki neden Kur'an'ı Kerim ona değinmemiştir?

Yani Şiilerin iddia ettikleri gibi "imamet", şayet dinin esaslarından (Usul-ü Din'den) biri olsaydı, peki neden bu konu Kur'an'da gündem edilmemiştir?

Ya da neden apaçık bir şekilde her iki kesimce sahih ve mütevatir kabul edilen hadislerde dillendirilmemiştir?

Şayet imamet konusu itikat esaslarından biriyse, o taktirde Uhud ve Bedir'de şehit olanların, Hamza, Cafer-i Tayyar, Yaser, Sümeyye ve diğer şehitlerin durumları nasıl olacaktır?”

Bu soruları soran şahıs eğer yıllarını Caferiliğe vermiş; gerek Kum'da, gerekse de Necef'te eğitim görmüş birisiyse mutlaka bu soruların cevabını da biliyordur. Peki, öyleyse neden bu soruları soruyor?!

Herkes Kanaatlı'ya yanıtın Türkiye'den geleceğini düşünürken, üç bölümlük bir yanıt İran'ın Kum kentinde bulunan Ehlibeyt Alimi Murtaza Turabi'den geldi. Kevser.com.tr'de yayınlanan yanıtta Murtaza Turabi ilk cümlelerine şöyle başlamıştı: ''İngiliz Gazetesi İndependent’te 7 Şubat 2025 tarihinde “Sünni-Şii ihtilafının temeli hilafet ve imamet konusudur!” başlıklı bir yazı yayınlanmıştır.

“Bu yazıda yazar başta kendisini tarafsız, nötr göstermeye çalışsa da Ehl-i sünnet’in imamet inanışına taraftarlık ederek Şia’daki imamet inancını karalamaya çalışmıştır.''

Ne gariptir ki, Hasan Kanaatlı da sosyal medyada yazısını ilk paylaşırken şu notu düşmüştü: ''İNGİLTERE MERKEZLİ  "İNDEPENDENT HABER AJANSI" İÇIN UZUNCA VAHDET İÇERİKLİ AŞAĞIDAKİ KONUYU YAZDIM! -"Sünni-Şii ihtilafının temeli hilafet ve imamet konusudur!" 

Vurgu aynı noktaya değil mi?! Dahası da var: konuyla alakalı merkezi Iğdır'da bulunan Çağrı gençlik merkezi isimli yine İranyanlısı bir kurumun başında bulunan Hüseyin Türkoğlu da Hasan Kanaatlı'ya yanıt verdi, ama o da vereceği cevabı sosyal medya hesabından ''Son günlerde Hasan Kanaatlı'nın İngiliz yayın kuruluşu olan independent haber ajansına yazdığı makalede'', diye başlayan cümlelerle duyurmuştu. (https://www.facebook.com/huseyin.turkoglu.16906/posts/pfbid035QJLa1btgGEdvQPnvtzN1gHnnFv2iXRDjP1frz6xLFFvhZaaQmuNHk8CzW46ZDqSl)

Yapılan plan ve gelinmesi gereken nokta şuydu:

1.Hasan Kanaatlı İngliz medya kuruluşu olduğu iddia edilen bir yayın kuruluşunda Şia aleyhinde makale yayınladığı için sözde linç edilecek,

2. Ona yanıtsa İran'ın Kum İlim Havzası'ndan gelecek,

3 İran Türkiye'deki Caferilerin bu ülkenin etki alanından uzaklaşmasını önleyecek,

4.Hasan Kanaatlı direktifleri doğrultusunda Türkiye'deki ehli Sünne ilahiyatçılarıyla vahdet çalışmalarını iyice hızlandıracak.

 

Bunda ne kadar başarılı oldular, bilinmez, ama Hasan Kanaatlı’dan İran’a muhalif Caferi lider yaratma girişimleri sürecek gibi gözüküyor