Geçtiğimiz günlerde Ermeni gazeteci Taline Oundjian evnreport.com sitesinde Mısır Çarşısı'nda 9 Temmuz 1998'de 7 kişinin ölümü ve 127 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan patlamayla ilgili yargılanan ve Fransa’ya kaçan Pınar Selek'e destek veren ''Pınar Selek: Direnişin Entelektüel Yolculuğu'' isimli bir yazı kaleme aldı. 

Yazıda Oundjian denemeler, romanlar, akademik araştırmalar ve hikayeler yazar Pınar Selek'in yazdıkları aracılığıyla, Ermeni soykırımı ve Türk devletinin inşası hakkında benzersiz bir bakışın yakalamanın ve Ermenilerin kolektif düşüncelerini değiştirmenin  mümkünlüğünü iddia etti.

Faktyoxla Lab. (Teyit Labaratuarı) olarak biz de Pınar Selek'in kimliğini ve Ermenilerin bu şahsı bu denli savunduğunu araştırdık.

Öncelikle, Pınar Selek'in kimliğine kısaca bir bakış atmamız olayın Ermenilerce ve asıl onların arkalarında bulunan güçlerce nasıl manipule edildiğini gözler önüne sermemiz açısından önemli olacaktır düşüncesindeyiz. Ekim 1971 İstanbul doğumlu Türk sosyolog ve yazar Pınar Selek'in İstanbul'da bulunan Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'ni tamamladığını, daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans ve yüksek lisans öğrenimi gördüğünü belirtmemiz gerekiyor.

Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü birincilikle bitirdi. Ardından aynı üniversitede sosyoloji üzerine yüksek lisans yaptı. Ayrıca Fransa'da bulunan Sophiantipolis UDEL Üniversitesi'nde ekonomi-politik dersleri gördü. Halen Strasbourg Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi dalında doktorasını sürdüren Selek, aynı üniversitede dersler de veriyor. Selek transseksüeller, sokak çocukları ve seks işçileri gibi sözde Türkiye'de ayrımcılığa uğrayan gruplar hakkında yaptığı araştırma ve çalışmalarıyla tanınıyor. 1998 yılında PKK üzerine yürüttüğü araştırması nedeniyle terör suçu şüphesi ile gözaltına alındı. Söz konusu dönemde PKK lehine propaganda yapmak iddiasıyla tutuklandı. İki buçuk yıl sonra salıverilmesinin ardından 2002 ve 2006 yıllarında beraat etti. Ne gariptir ki, Berlin’deki Überleben İşkence Kurbanları için Tedavi Merkezi beraat etmesinin üzerinden dört sene geçtikten sonra 2010 yılında, gördüğü işkencelerin etkilerini doğrulayan bir rapor da hazırladı. 

2009 yılından bu yana Selek Fransa'ya yerleşti. Her defasında ''Fransa beni geri vermez'' diye Türkiye'ye tehditler savuran sosyologla alakalı kamuoyunda çok ciddi bilgi kirliliği ve medyanın bilerekten çarpıtması mevcut. Fransa basını için çalışan sözde bağımsız  Ermeni gazeteci Taline Oundjian'ın iddiaları doğrultusunda gelin hep beraber Selek olayının aydınlığa kavuşturalım...

1ci iddia: Türk yetkililerin Pınar Selek'e 27 yıldır zulüm etmesiyle ilgili iddia: Aslında bu davanın geçmişine baktığımız zaman olayın hiç te sanıldığı gibi olmadığı ortaya çıkıyor. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Eminönü'ndeki Mısır Çarşısı'nda 1998'de 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin davada, "patlamaya bombanın mı yoksa LPG'nin mi neden olduğunun kesin tespitinin yapılamadığı" gerekçesiyle Pınar Selek hakkında beraat kararı vermişti.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Selek'in "sosyolojik araştırma yapma" adı altında silahlı terör örgütü üyeleri ile irtibata geçtiği, örgütün amacı doğrultusunda bombayı yerleştirdiğinin anlaşıldığını belirterek, beraat kararını bozmuştu. Daha sonra aynı daire, eylemin, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğü ve toplumdaki etkinliği de nazara alındığında suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nin 125. maddesinde tanımlanan "devlet güvenliğine karşı suç"u oluşturduğuna hükmederek, Selek'in bu madde kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istemişti. (kaynak)

Mahkeme heyeti, Pınar Selek'in yokluğunda tutuklanmasına ve hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına, Abdulmecit Öztürk hakkında ise tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasına hükmetmişti. Görüldüğü üzere, devam eden mahkemeler tek suç üzerinden açılmış davalar değil, ortada 3 farklı dava yüzünden devam eden mahkemeler var. Bunlardan birincisi Eminönü'ndeki Mısır Çarşısı'nda 1998'de 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin davaydı ki, bu dava kapsamında 'terör soruşturmasından' gözaltına alınan Selek 2000 yılında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, da, "patlamaya bombanın mı yoksa LPG'nin mi neden olduğunun kesin tespitinin yapılamadığı" gerekçesiyle beraat kararı almış.

İkinci davaysa, Mısır Çarşısı'nda 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin davadan bağımsız ele alınması gereken, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nın 125. maddesinde tanımlanan devlet güvenliğine karşı suçu oluşturduğuna hükmederek, Selek'in 125. madde kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istemiyle başlatılan davaydı ki, bu dava da 2014 yılında sonuçlanmıştı

Üçüncü davaysa  Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun yerel mahkemenin direnme kararı üzerine verdiği beraat kararını yerinde bulmayarak sanıkların eylemlerinin, olay tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 125. maddesinde belirtilen "devlet güvenliğine karşı suç" kapsamında olduğu gerekçesiyle bozmuş olduğu davanın bu kez 2023 yılının Ocak ayında başlatılan davaydı. Sanıkların suçunun "devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak" olduğuna yer verilen tensip metninde Pınar Selek ve Abdulmecit Öztürk "sanık", İsmet Çetinkaya, Zeynep Yarar ve Meral Aydın "katılan" sıfatıyla yer aldı ve  Zeynep Yarar'ın vefat ettiği kaydedildi. (kaynak

Görüldüğü üzere, konu Taline Oundjian'ın iddia ettiği gibi basit değil ve her hangi bir zulmün olduğu da söylenemez. Tabii burada Pınar Selek'in söylem ve tutumlarının ayrıca yeri var.

2.ci iddia: ''Eskiden Türkiye'de kalıp mücadele etmenin önemli olduğunu söylerdim. Şimdi anlıyorum ki topraklar mutlaka en önemli kısım değil. Hapse atılmamak veya öldürülmemek ve direnişi sürdürmek daha iyi." iddiası:

''Türkiye'de kendi masalını kendin belirleyemiyorsun"- diyerek ülkesini her adımda küçük düşüren, sürekli basına demeçler vererek tehlikede olduğunu belirten ( örnek: "Türk faşistlerinin ölüm tehditleri onun huzurunu kaçırdı. Bir daha asla tek başına hareket etmiyor. Şifreli bir mesajlaşma sisteminde, iki yüz yoldaş onu A noktasından B noktasına götürmeye hazır bir şekilde tetikte bekliyor. "Türk devleti beni ömür boyu dilekçe sahibi olmaya mahkûm etti.'' - diyor Selek.'')

Pınar Selek'in destekçileri de genelde ya yurtdışındaki Türkiye'yi sevmeyen güçler, ya da Türkiye'de onların maşası konumunda olan güçlerdi...

2012 yılında Strasbourg’da Kültürlerarası Yurttaşlar Derneği binasında Pınar Selek’in yanında dava sonucunu kim bekliyordu sizce?! Aynen Pınar Selek gibi Türkiye'yi şikayet etmeyi şiar edinmiş Can Dündardan başkası değildi...(kaynak

Ya da Devrimci İşçi Partisi'nin resmi yayın organı Gerçek gazetesi 2010 yılında yayınladığı ''Pınar Selek davasında karar siyasidir'' yazısını şu sonlukla bitirmekteydi: '''Pınar Selek, İsmail Beşikçi, Ragıp Zarakolu, Şiar Rişvanoğlu ve diğerleri yalnız değildir!''.

Bu ismi geçen kişilerinse hemen hepsi Türkiye'ye karşı yurtdışında karalama kampanyası yürüten kişilerdi.

Bir hususu belirtmeden geçemeyeceğiz... 2023 yılının Kasım ayında Pınar Selek t24 sitesinden Cansu Çamlıbel'e verdiği röportajda bazı önemli hususlara dikkat çekiyor. Fransa'ya geldikten sonraki süreci anlatan Selek'in bu anlattıkları aslında onun birileri tarafından nasıl korunup kollandığının kanıtıdır. Şu cümlelerle anlatıyor başından geçenleri sosyolog: ''Burada (yani Fransa'da! - e.n) üniversitede doktoraya yazıldım çünkü dediğim gibi mülteci olmak istemiyordum. O zaman hâlâ Türkiye pasaportum vardı. Davet aldığımda yine Almanya'ya gidiyordum konferanslara katılmaya, konuşmalar yapmaya. Onlara katıldığında 300 Euro gibi bir para veriyorlardı ve Fransa'da kiramı öyle ödüyordum. Sonra yavaş yavaş Fransa'daki hayatım değişmeye başladı. Burada insan hakları derneğine girdim, merkez komitesi üyesi oldum kısa sürede. Dört ayrı feminist örgütün aktif üyesi oldum. Bir sürü şey örgütlemeye başladım. Böylece bir senede Fransa'daki konumum değişti. 

İşte tam da burada Pınar Selek'in İstanbul'da bulunan Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nden mezun olduğunu da anımsatmamız gerekiyor. Dahası, bu roportajdan on yıl önce Pınar Selek yine t24 sitesine verdiği başka bir demecinde ''Fransa beni geri göndermez'' - diyordu

Ayrıca, bir hususu da belirtmeliyiz: yıllardır Türkiye'de insan haklarının ihlallerini Pınar Selekle beraber aynı zamanda Türkiye Ermenilerinin yayın organı Agos gazetesi de sık sık dile getiriyor.   

Aslına bakılırsa bu iddiaları kimin ortaya attığı ve kimin bu iddialara çanak tuttuğu gayet açık ve net...

3.cü iddia: ''Kürtler, Aleviler, Ermeniler ve diğer etnik azınlıklar, ikili bir kültürün homojenliğini kırarak ve ulusal anlatıyı yerinden oynatarak bu resmi bozarlar." iddiası:

Bu iddiayı öncelikle Pınar Selek'in Kürtlere, Alevilere (niye Alevileri etnik azınlık olarak görüyor, onun da nedeni belli!), Ermenilere ve diğer etnik azınlıklara bakışına ayrı ayrılıkta bakmamız gerekiyor. Kürtlerden başlayalım dilerseniz. Amerika'nın sesi radyosu Selek'i tanıtırken ''Selek, toplumda dışlanmış ve ezilmiş kesimleri inceleyen, Kürt sorunuyla ilgili araştırmaları olan bir sosyolog.'' cümlesini kullanıyor. Üstelik, bunu ne zaman yapıyor sizce?! 2002 yılında Pınar Selek Demokratik Halk Partisi DEHAP’tan İstanbul 3. Bölge birinci sıra adayıyken. (kaynak)

2013 yılında aralarında Uluslararası Sosyoloji Derneği, Avrupa Sosyoloji Derneği, Fransız Sosyoloji Derneği, Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi başkan ve yöneticilerinin de bulunduğu çok sayıda aydın ve akademisyen Pınar Selek için ortak bildiri yayımlamıştı. Le Monde’da yayımlanan bildiride “Türkiye Pınar Selek’i taciz etmeye son versin” deniyordu. O bildiride çok ilginç bir ayrıntıya rastlıyoruz: ''1998’de Türk polisi onu tutukladı ve savaşla ilgili bir sözlü tarih projesi çerçevesinde görüştüğü altmış kadar Kürt militanıyla ilgili bilgi istedi.'' 

Kürt militanları... Hem de altmış kadar PKK örgütü mensubu... Hal böyleyken Fransa Selek'e neden sahip çıkmasın?!

Alevilere gelelim...Pınar Selek'in Fransa'da en fazla içli dışlı olduğu Alevilerden Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Sekreteri Erdal Kılıçkayadır ki, bu kişi her sene sözde Ermeni Soykırımı'nı anıyor. (kaynak

Birkaç sene önceyse aynı kişi Ermenistan'ı ziyaret ederek sözde Soykırım Anıtı'na çelenk te bırakmıştı. 

Geçen sene Şubat ayında Essonne Alevi Kültür Merkezi’nin ev sahipliğinde bir söyleşi gerçekleştirilmişti ki, söyleşinin konukları olukça ilginçti: FUAF Eşit Başkanı Mehmet Gündüz, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Eşit Başkanı Nevin Kamilağaoğlu, Can Dünar ve elbette ki, Pınar Selek... 

Pınar Selek Fransa'daki Ermeniler aracılığıyla Ermenistanla çok sıcak ilişkilere sahip. Şöyle ki, 44 günlük Vatan Savaşı sırasında Selek 1915 olaylarının soykırım olduğunu iddia ederek Nazi'lerin buradan ilham aldığını öne sürmüş, Ermeniler'in koruma altına alınması gerektiğini savunmuştu. (kaynak

2015 yılının Şubat ayında Pınar Selek Strasbourg Quai des Brumes kitabevinde piyasaya çıkan “Çünkü Ermeniler” (Parce  qu’ils sont armeniens) isimli 7. kitabını tanıtmıştı

Daha sonra 2015 yılının Ekim ayında Selek Erivan'ı ziyaret etmiş. Pınar Selek izlenimlerini şöyle dile getirmişti:  “Çok fazla şey görmeyi başaramadım ama küçük bir kız çocuğu gibiyim; sürekli heyecanlanıyorum, gülüyorum, sabahtan beri neşeliyim. Bu buluşma benim için çok sembolik. Gerçek buluşmalar hayatımı her zaman değiştirdi,”

Yazar, kitabı tanıtırken Türkiye’deki eğitim sistemini, sokak isimlerini ve insanların vicdanlarında var olan ve kendisinin de sahip olduğu ama kaçmaya çalıştığı o kara lekeyi sorguladığını vurgulamıştı

İşte bu da onun Ermenilere bakışı...

Sonuç olarak:

- Sosyolog Pınar Selek'in bir Türk düşmanı olarak Fransa'ya sığınması ve Fransızların, aynı zamanda Fransa'daki Ermeni diasporasının elinde oyuncağa dönüşmesi bir gerçektir, Bu yüzden Ermeni gazeteci Taline Oundjian evnreport.com sitesinde Pınar Selek'e destek vermesi olagan bir durumdur,

-  Ermeni gazetecinin Türk yetkililerinin Pınar Selek'e 27 yıldır zulüm etmesiyle ilgili iddiası asılsız bir iddiadır, zira, Selekle ilgili davalar bağımsız davalar olarak ele alınmalıdır,

- Pınar Selek ''Hapse atılmamak veya öldürülmemek ve direnişi sürdürmek daha iyi." cümleleriyle Türkiye'de insan hak ve özgürlüklerinin sürtekli ihlal edildiğini iddia ediyor ki, bu da tamamen yalandır - Pınar Selek'in Türkiye'deki milli azınlıklara bakışı tamamen Ermeni diasporasının bakışlarıyla örtüşmektedir ki, bunun da ana nedeni onun Fransa'daki Ermeni diasporasıyla olan sıcak ilişkileridir