Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, TBMM Genel Kurulunda Bakanlığın bütçesi konusunda yapmış olduğu konuşması esnasında Ermenistan ile normalleşme adımları için karşılıklı özel temsilciler atanacağı açıklamasını yapmıştır. Çavuşoğlu aynı zamanda Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin tesisinin her adımında Azerbaycan ile birlikte hareket edileceğini ve kısa zaman içinde Ermenistan ile charter uçuşlarının yeniden başlatılacağının haberini vermiştir. Ermenistan tarafında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vahan Hunanyan ise Ermenistan’ın Türkiye ile diplomatik ilişkilerin normalleştirmesine önkoşulsuz olarak hazır olduğunu ifade etmiştir. Çavuşoğlu’nun açıklamalarından kısa bir süre sonra Washington eski Büyükelçisi Serdar Kılıç Ermenistan ile ilişkiler konusunda özel temsilci olarak atanmıştır. Bu gelişme Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin istikameti açısından önemli bir dönüm noktası olarak kayda geçmiştir. Buna karşılık Ermenistan taraftan da Ruben Rubinyan, Ermenistan ile Türkiye arasındaki diyalog sürecinde Ermenistan Cumhuriyeti'nin özel temsilcisi olarak atandı.( Kaynak)  

Peki, bu süreç devam ederken, gelişmeler Ermenistan basınında nasıl yankılanıyor?! Ermeni aydınları barış sürecine hazır mı?

Faktyoxla Lab. olarak bu sürece Ermeni aydınlarının ne kadar hazırlıklı olup olmadığını araştırdık.

Ermeni Amerikan Araştırmalar Merkezi’nin müdürü Suren Sarkisyan’ın kanısına göre, Ermenistan, tarihinde ilk kez, Ankara'nın tüm taleplerini yerine getirerek Türkiye ile ilişkileri normalleştirme sürecine giriyor.

“ Karabağ Azerbaycan'a devredildi. Ermeni soykırımının uluslararası olarak tanınması (Osmanlı Türkiye'sinde), Ermeni dış politika gündeminden fiilen çıkarıldı. Yakın gelecekte yeni bir talep karşılanacak – Zengezur koridorunun açılması” diye Sarkisyan Ermeni tarafının tavizlerini sıralıyor.

“Bu arada, 1992'de Türkiye, Ermenistan'a Bağımsızlık Bildirgesi'nden şu paragrafı kaldırması için bir koşul koydu: “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915'te Osmanlı İmparatorluğu ve Batı Ermenistan'daki Ermeni Soykırımı'nın uluslararası olarak tanınması sürecini destekliyor”. Diğer bir koşul da, Türkiye'ye karşı bir toprak iddiası olarak kabul edildiğinden, Ermenistan Silahlı Kuvvetlerinin armasından Ağrı Dağı sembolünün kaldırılmasıydı. Yeni Anayasanın geliştirilmesi sırasında, örneğin dördüncü cumhuriyetin kurulması ve yeni bir bildirgenin kabul edilmesiyle bu sorun çözülebilir, ”diye Sarkisyan belirtiyor.

Uzman, Ermenistan ve Türkiye'nin yakın gelecekte, Ermeni tarafının Türkiye Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünü ve sınırlarının dokunulmazlığını tanıdığı diplomatik ilişkilerin kurulmasına ilişkin belgeler imzalayacağını tahmin ediyor ve ayrıca "soyut bir formülasyon" tespit edileceğini vurguluyor. Örneğin, Erdoğan'ın üslubunda Ermeni soykırımı’nın "ortak trajedi" olarak tanımlanması gibi.

“Türkiye'nin önümüzdeki müzakerelerde Ermenistan'a herhangi bir kısıtlaması olmayacak, ancak arabulucu devletler bazı kısıtlamalar getirecek. Şu anda ikisi var - Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya” – diye Suren Sarkisyan kendince durumu özetliyor.( Kaynak)

Diğer bir siyasetbilimci de hemen suçu Türkiye’nin üzerine atıyor. Siyasetbilimci, oryantalist Sergey Melkonyan Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerin gerçek anlamda normalleştirmeğe hazır olmadığını iddia ediyor. Siyaset bilimci, oryantalist Sergey Melkonyan’a göre, Türkiye'nin eski ABD büyükelçisi Serdar Kılıç'ın Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi için özel elçi olarak atanması da bunun en büyük kanıtı.

“Ermeni Soykırımı'nı alenen inkar etmekle kalmayıp, aynı zamanda Soykırım'ın tanınmasını engellemek için aktif bir lobici olan Serdar Kiliç, Ermeni makamları açısından müzakereler için kabul edilebilir bir figür haline geldi. Resmi Erivan bunun aksini açıklamadı. Ulusal yönelimli seçkinler bu adımı kasıtlı bir hareket olarak görecektir” diye Melkonyan yazıyor.

Ayrıca Melkonyan'a göre böyle bir atamayla ortaya çıkan Türkiye, Soykırım konusundaki yaklaşımlarından vazgeçmediğini gösteriyor. Böyle bir adımdan sonra, Ankara'nın iyi niyet göstermemesi nedeniyle normalleşme süreci durdurulabilir.

Siyaset bilimci ayrıca, bu şahsın Ermeni tarafının müzakereci olarak fiilen kabul etmesinin, Soykırım konusunun parantezden çıkarılabilecek ikincil bir mesele olduğunu gösterdiğine, bu konuda da tavizler verdiğine inanmaktadır.

“Türkiye gerçek bir normalleşmeye hazır değil. Türkçe'de "ilişkilerin normalleşmesi", Ermeni siyasi faktörünün yok edilmesi anlamına geliyor. Bu, bu tür atamalarla bir kez daha teyit edilmektedir. Bu tür "müzakereciler" tarihin düşmanlarıdır, Ermeni Soykırımı, devleti ve onu yok etmek isteyen ulus hakkındaki gerçekleri tahrif eder, çünkü Karabağ Ermenileri ve diaspora saldırı altında olacaktır. Ermeni Soykırımı'nı inkar eden ve tarihi tahrif eden kişi budur. Bu konuda ikinci bir görüş olamaz” – diye tepkisini ortaya koyuyor.( Kaynak)

Ermeni siyasi analist Armen Baghdasaryan da 20 Aralık'ta Sputnik Armenia'ya verdiği bir röportajda, Ermeni yetkililerin Türkiye ile müzakerelerin Türk tarafının önkoşulsuz ilerleyeceğine dair açıklamalarına katılmadığını belirtti.

Uzman, Ankara'nın müzakere gündemine kesinlikle bir dizi koşul getireceğine inanıyor. Her şeyden önce bunun Ermeni soykırımı meselesiyle ilgili olduğunu söyledi.

“Türkiye, Ermenistan'ın artık Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermeni Soykırımı'nın uluslararası tanınması konusunu gündeme getirmemesi konusunda ısrar edecek. Ankara, Erivan'dan devlet düzeyinde herhangi bir iddiadan vazgeçmesini talep edecek: bu bölgesel ve maddi iddialar olacaktır.’’

Aynı zamanda Türkiye, Ermeni soykırımı konusunun Ermeni okul müfredatlarından çıkarılmasını talep edebilir. Uzman, bir diğer şartın da Türkiye ve Azerbaycan'a Zengezur bölgesinden bir koridor sağlanması olacağını söyledi.

Bağdasaryan, müzakere sürecinin her halükarda uzun olacağına inanıyor ve hızlı sonuç beklemenin bir anlamı olmadığını vurguluyor. Aynı zamanda uzman, Karabağ'daki 44 günlük savaştan sonra Ermenistan'ın müzakere pozisyonlarının önemli ölçüde zayıfladığına ve Ermeni-Türk sürecini savaştan çok önce başlatmanın daha iyi olacağına dikkat çekiyor.( Kaynak)

Ermenistan Kafkas Enstitüsü Müdürü Aleksandr İskandaryansa Ermenistan'ın Türkiye ile mevcut ilişkilere bir ara vererek görüşmelerden vazgeçmenin kendileri için daha iyi olabileceğine dikkat vurgu yapıyor: "Kuşkusuz, komşularla sorunların çözülmesi gerekiyor. Ancak bu özel durumda, Ermenistan'ın durumu, ortak bir bakış açısının varlığı, rakiplerinin - Türkiye ve Azerbaycan'ın konsolide pozisyonu ile karmaşıklaşıyor. Ve eğer “futbol” diplomasisi sürecinde Erivan gidişata “hayır” diyebildiyse ve buna bir son verebildiyse, bugün Ermenistan bu fırsattan mahrumdur.”

Siyaset bilimcinin görüşüne göre, bu koşullarda Ermenistan'ın Türkiye ile olan süreçte başarı şansı, Erivan'ın kendi güçlerine güvenemeyeceği için jeopolitik oyunun gidişatına bağlı. Bu, 44 günlük savaştaki yenilginin türev sonucuydu. Aslında, bugün Ermenistan'ın hem dış hem de iç politikasında olan her şey gibi durum bir hayli kritik.

Erivan ve Ankara ilişkilerin normalleşmesine yönelik müzakereleri duyurdular. İktidardaki Sivil Sözleşme partisinin 31 yaşındaki yönetim kurulu üyesi ve Ermenistan Ulusal Meclisi başkan yardımcısı Ruben Rubinyan, Türkiye ile bu müzakerelerde Ermenistan'ın özel temsilcisi olarak atandı. Türkiye'yiyse 63 yaşındaki bir Türk diplomat, Türkiye'nin eski Lübnan, Japonya ve ABD büyükelçisi, Türk Güvenlik Konseyi eski sekreteri Serdar Kılıç temsil edecek.

Syunik üzerinden Erivan tarafından kontrol edilmemesi gereken tek bir yola ihtiyaçları var. Zengezur Koridoru ekonomiden uzak, tamamen jeopolitik bir proje. Ve bugün Azerbaycan'ın Ermenistan'a daha fazla baskı uygulamak için yolları açmadığını, ancak yolları kapattığını çok iyi görüyoruz," – diye İskandaryan durumu kendince özetledi.( Kaynak)

Türkolog Tiran Lokmagezyansa Ermenistan'da tek bir hükümet Ermeni-Türk diyaloğuna karşı çıkmadığını savunuyor. Ona göre, Türkiyeyse her zaman önkoşullar sundu.

Buna karşılık Ermenistan, ilişkileri herhangi bir ön koşul olmaksızın normalleştirme gereğini vurguladı. Daha önce tüm Ermeni liderler böyle bir yaklaşımı reddetmişti, ancak bugün durum değişmiş gibi görünüyor. Erdoğan Erivan'a olumlu sinyaller verdi, bu da Türkiye'nin önkoşullarının Ermenistan tarafından zaten kabul edildiği anlamına geliyor. Üstelik gelecekte daha fazla yeni koşullar ortaya konacak ve böyle bir senaryoda Ermeni-Türk ilişkilerinin çözümü hakkında konuşmaya gerek yok.

Türkolog, bu sürece dahil olan mevcut Ermenistan hükümetinin esasen Türk yanlısı olduğunu göstermektedır” - dedi.

Lokmagezyan, sözde Zürih Protokollerinin imzalandığı ancak hiçbir zaman onaylanmadığı 2009 sürecine değinerek, o zaman Erivan'ın Ankara'nın ön şartlarını yerine getirmeyi reddettiğini vurguladı. Erdoğan Bakü'ye yaptığı ziyarette, protokollerin Ermeniler Karabağ’ı Azerbaycan'a iade edene kadar parlamento tarafından onaylanmayacağını söyledi. Lokmagezyan, bilindiği üzere Ermenistan'ın Türkiye'nin tüm ön şartlarını reddettiğini, bunun sonucunda protokollerin Meclis'ten geri çekildiğini hatırlattı.

Siyaset bilimciye göre, bugün durum bundan temel olarak farklıdır. “Bir zamanlar süreci kendisi de başarısızlığa uğratan Erdoğan, bugün Ermenistan'dan gelen bazı olumlu sinyallerden bahsederken, sınırın olası açılmasından söz ediyor. Bu, Türkiye'nin ön koşullarının Ermeni tarafı tarafından kabul edildiği anlamına geliyor. Sanırım halkın hakkında hiçbir şey bilmediği bir belgede zaten herşey kayıtlı” - dedi. (Kaynak)

Oryantalist, siyaset bilimi adayı Larisa Aleksanyan da onunla aynı fikirde. "Büyük ihtimalle Türkiye Karabağ savaşında başaramadığını elde etmeye çalışacak. Ankara'nın Ermeni tarafı için kabul edilemez olan kendi önkoşullarını ve gerekliliklerini ortaya koyması da ihtimal dışı değil” dedi.

Uzmana göre, Ermeni-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi orta vadede bile olası görünmüyor. “Müzakere süreci yeniden başlayacak, taraflar uzun süre çalışacak ama ciddi sonuçlar beklememek lazım.’’

Moskova, Türk ve Ermeni özel temsilcilerinin olası bir görüşmesine ilişkin açıklamalar hakkında henüz yorum yapmadı. Aleksanyan bundan da tedirgin, Ankara'nın Erivan'a yönelik politikasının Rus ulusal çıkarlarını karşılama olasılığının düşük olduğuna inanıyor: “Güney Kafkasya bölgesinde, SSCB'nin çöküşünden sonra Rusya'nın ilk kez tekel hakim konumunu kaybettiği ve Türkiye'nin güçlendiği bir jeopolitik durum var. Ancak Ankara daha fazlasını elde etmeye çalışıyor - nüfuzunu genişletmek ve Moskova'yı bölgede sıkıştırmak için."( Kaynak)

Aleksanyan galiba Rusya’nın olaylara sessiz kalmasını kendisine yediremiyor. Ama asıl bomba açıklama Ermenistan Ulusal Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü müdürü akademisyen Ashot Melkonyan’dan geldi: ‘‘Geçen yüzyılın başında Türkler tarafından gerçekleştirilen Ermeni Soykırımı, Ermeni-Türk sorunlarının ve çelişkilerinin temel taşıydı ve hala da öyle.’’

"Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi için iki özel elçinin atanması ve göreve başlamasıyla bu sorunun birden bire ortadan kalkabileceğini hiç sanmıyorum. Ermenistan'ın pozisyonlarından çok daha güçlü ve daha elverişli olduğu bir dönemde. Ankara'nın birdenbire bu ön şartı terk etmeye karar vereceğini kesinlikle düşünmüyorum” dedi.

Akademisyene göre, Türkiye'nin Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin kurulmasına yaklaşımı her zaman Ermenilerin Jön Türkler tarafından işlenen soykırım için Türklerden herhangi bir talebi reddetmelerinin gerekliliği açıklamasına dayanmıştır. Ve ancak Ermeniler iki halk arasındaki dostluk adına tarihi geçmişi unutmayı kabul ederse, Ankara Erivan'a karşı karşılıklı adımlar atmaya hazırdı.

11 Ocak'ta Moskova'da gerçek "3+2" formatında (Gürcistan hariç) Ermenistan, Rusya, İran, Türkiye ve Azerbaycan dışişleri bakan yardımcıları arasında bir toplantı yapıldı. 13 Aralık'ta Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Erivan ve Ankara'nın ilişkilerin normalleşmesine ilişkin müzakereler için temsilciler atayacağını duyurdu. Daha sonra, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı basın sekreteri Çavuşoğlu'nun açıklamasını memnuniyetle karşılayarak Ermenistan'ın diyalog için özel temsilci atama niyetini doğruladı.

Bu bağlamda tarihçi, 2001 yılında Türkiye'nin Ermenistan'a ilgili komisyon çerçevesinde karşılıklı uzlaşmaya yönelik ortak çalışma teklif ettiğini hatırlattı. Ancak bu süreç 2003'te durduruldu, daha sonra da "futbol" diplomasisi biçiminde başarısız bir şekilde yeniden canlandırıldı ve şimdi Türkiye ve Azerbaycan için çok daha uygun koşullarda yeniden açılıyor. Bu durumsa, akademisyenin görüşüne göre, Türk liderliğinin gerçekten barışçıl niyetlere sahip olma olasılığı konusunda otomatik olarak şüphe uyandırıyor.

"Ermeni toplumunu Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik adımlar hakkında bilgilendirmede Erivan'ın gözlemlenen dikkati, Türkiye'nin Soykırımı inkar politikası tarafından da şartlandırılıyor. Bütün bunlar, bu koşullarda Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesine artan bir hassasiyet derecesi veriyor. Buna göre, Ermeni yetkililerin toplumu özellikle Türkiye ile ilişkilerdeki "başarılar" hakkında bilgilendirmek istememelerini normal karşılamak gerekir. Bu hükümet böyle işliyor ve önceki tüm hükümetler böyle metodlarla çalıştı" – diye akademisyen sözlerini sonlandırdı.( Kaynak)

Görüldüğü üzere, Ermeni aydınları gerçeklerle yüzleşmeğe, komşularıyla barış içinde yaşamağa hazır değiller. İçlerinde birikmiş kinleri onların bölgede gelişen olaylara objektif bakmalarına, gerçek konjektürü görmelerine engel oluyor. Bu da ileriki dönemlerde bölgede dışarıdan gelen kışkırtmalarla hareket eden Ermeni aydınları yüzünden sade Ermeni halkının da zor günler yaşayacağını gözler önüne seriyor.