Fransa'da Nisan’da gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerine birkaç ay kaldı ve bu ülkede oy mücadelesi iyice büyüdü. Öncekilerden farklı olarak bu seçimlerde mücadelenin sınırları(kalıpları) iyice aşıldı, sanki seçimler sadece Fransa'da değilmiş gibi, diğer ülkelerin kanunlarını ve uluslararası hukuku çiğneme yarışı da başladı. Görevdeki Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un yaklaşan seçimlerdeki en ciddi rakibi merkez sağ Cumhuriyetçi aday Valérie Pécresse. Kamuoyu araştırmalarına bakılırsa, Pécresse ikinci turu kazanırsa Macron'un başı ciddi şekilde belaya girecek ve beklentiler gerçekleşirse kazanma şansı bir hayli yüksek olacak.

Pécresse'in yaklaşan seçimleri kazanmak için mümkün olan ve olmayan her yolu deneyeceği zaten önceden belliydi. Ermeni asıllı Fransız vatandaşlarının (yaklaşık 600.000) oylarını kazanmak için yasadışı olarak sadece Ermenistan'ı değil, aynı zamanda Aralık ayında Azerbaycan'ı da ziyaret etti (elbette uluslararası hukukun tüm yasa, norm ve ilkelerini ihlal ederek). Tabii ki, hiçbir resmi izin olmadan, gizlice. Gözlemciler, Pécresse'in, daha önce Ermeni lobisini ikna etmek için Ermenistan'ı ziyaret eden bir diğer Fransız cumhurbaşkanı adayı Eric Zemmour'dan bile daha heyecanlı olduğunu söylüyorlar. (Kaynak)

Pécresse hanımefendinin bu hareketi Fransız kamuoyunda, basında ve sosyal medyada pek hoş karşılanmadı ve Fransızlar için "utanç verici bir adım" olduğu yönünde çok sayıda yorum yapıldı. Ancak bu, Elysee Sarayı'nı fethetmek için Ermenistan'ı ziyaret eden ikinci adayı asla durdurmadı.

Kurnaz Pécresse, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Hankendi'ye yaptığı yasadışı ziyareti münasebetiyle yerel televizyon kanallarına verdiği bir röportajdan bile yararlandı. İlham Aliyev, Azerbaycan hükümetinin Pécresse'i yaptığı ziyaretten haberi olsaydı, serbest bırakmayacağına dair sözleriyle skandala yol açan aday, Fransız hükümetini bu "tehdide" resmi olarak yanıt vermeye çağırdı.

Bu konuya geri döneceğiz ve şimdiyse hala popüler olan "Peki, kim bu Pécresse?" sorusunun cevabını bulmak için hep beraber bir çaba harcayalım.

1967 doğumlu Valérie Pécresse, Higher School of Commercial Studies (Paris) ve seçkin National School of Administration (Strazburg, Université Paris-Dauphine) mezunu. Danıştay'ın denetçisi ve Fransa Cumhurbaşkanı'nın (Jacques Chirac) danışmanıydı. Cumhuriyet Halk Partisi üyesidir. 2002, 2007 ve 2012'de Fransız parlamentosunun alt meclisine seçildi. Valérie Pécresse, Fransız hükümetinde Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanı (2007-2011) ve Bütçe Bakanı (2011-2012) görevlerinde bulundu. 2015 yılından bu yana Ile-de-France bölgesinin başkanı olan Valerie Pecres, Mayıs 2022'de Fransa'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine Cumhuriyetçilerin adayı olarak katılacak.

Fransızca, İngilizce, Rusça ve Japonca bilen Cumhuriyetçi aday için bu bilgi bu kadar hızlı bir kariyer basamaklarını tırmanmaya yeterli olmaya bilir, ortada başka bir sır daha var galiba: zira Danıştay Baş Denetçisi ve Fransa Cumhurbaşkanı Yardımcısıyken 30, Milletvekiliyken 34, Eğitim Bakanıyken 39, Bütçe Bakanıyken 43, De la France Belediye başkanı seçildiğinde 48 yaşındaydı.

Ayrıca, "yasadışı bir göçmenin yeri, evine dönüş için bir charter uçuşunda olmalıdır" şeklindeki skandal bir görüşe sahipken.

Peki, Cumhurbaşkanı adayının Karabağ ziyaretindeki rahatsız edici hususlar nelerdir?

Bunun için kısaca da olsa eskileri ziyaret etmek zorundayız. 1988 yılında, SSCB'nin dağılmasından önceki yıllarda, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde bölgenin Ermenistan'a devredilmesini talep eden bir ayrılıkçı hareket başladı. 1991 yılında Dağlık Karabağ Ermenileri bölgeyi "bağımsız devlet" ilan etmiş, ardından bir savaş başlamış, 1994 yılında Dağlık Karabağ ve çevresi ateşkes savaşında Ermeniler tarafından işgal edilmişti. Azerbaycan'ın 27 Eylül 2020 tarihinden itibaren gerçekleştirdiği askeri operasyonlar sırasında varılan ateşkes anlaşması sonucunda Cebrayil, Fuzuli, Zengilan, Kubadlı, Ağdam, Kelbecer bölgeleri, Şuşa, Laçin, Hocavend, Hocalı bölgeleri ve eski Ağdera bölgesi 10 Kasım 2020 gecesi özgürlüğüne kavuştu. Hankendi, Hocavend, Hocalı, Ağdere şehirleri, birçok yerleşim yeri ve köy, işgal altındaki bölgede, daha doğrusu 10 Kasım anlaşması kapsamında Rus barış gücünün kontrolünde kaldı.

Pécresse'in izinsiz olarak Rus barış güçlerinin kontrolündeki toprakları, Azerbaycan’ın Ermeni vatandaşlarının yaşadığı Hankendi iehrini zişyaret etmesi ve bu ziyaretden dolayı çileden çıkan resmi Azerbaycan'ın protestosunu görmezden gelmesi, yaklaşık şöyle bir tablo ortaya koyuyor.

Valeri Pécresse, Erivan'daki Yerablur askeri mezarlığını da ziyaret etti. Tabii Ermenilerin "acısını paylaşan" Pécresse de çeşitli pozlar verdi.Fotoğraflardan birinde mezar taşında faşist bir sembol (gamalı haç) olduğu açık. Yerablur'daki mezarların çoğu 44 gün savaşın eseri. Faşist Garegin Njde'nin yandaşlarının yattığı Yerablur'daki gamalı haçlı mezara çiçek bırakan Fransa cumhurbaşkanı adayının acaba mesajı nedir? Madam Pécresse'in bugüne kadar içinde sakladığı aşkın bilinçaltına da taşınması tesadüf müdür?

Pécresse üzerinde Fransız hukukunun etkisizliği ve Ermeni diasporasının tam desteğiyle, düzenlenmemiş siyasi oyunlar devam ediyor. Ermeni lobisi, Fransa'daki Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi (CCAF) ve Tehlikedeki Doğu Hristiyanları Koordinasyon Konseyi (CHREDO), Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in ünlü açıklamasının ardından seçtikleri adayı coşkuyla savundu. İlham Aliyev'in Pécresse'in yasadışı ziyaretine ilişkin görüşlerine karşı ortak açıklama yaptılar. Hatta Fransız hükümetine bir şart koydular - Bakü bir açıklama vermek ve özür dilemek istemiyorsa, o zaman Fransa büyükelçisini geri çağırmalı ve Azerbaycan diplomatını Paris'ten kovmalı. Kısacası "Buldozer" lakabıyla tanınan ve uluslararası hukuk ilkelerini hiçe sayan Pécresse, Ermeni lobisinin de yardımıyla güzel bir reklam kampanyası yürüttü. Ancak, Hankendi'ye yaptığı yasadışı ziyaret, onun için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Mesele şu ki, Fransız cumhurbaşkanı adayı, Rus barış güçlerinin kontrolünde olan Laçin koridoru üzerinden Karabağ'a gizlice seyahat edebildi. Bu durumsa Pécresse'in Rus özel servisleriyle bağlantısının bir işaretidir.

Bu ciddi bir suçlamadır. Değil mi? Ünlü Sovyet öncü kampı Artek'teki tatiline, SSCB'deki Fransız büyükelçiliğinde stajına ve daha sonra Batı'ya kaçan ve bir KGB subayı olduğu ortaya çıkan gazeteci Sergei Zhirnov ile olan dostluğunun zengin biyografisine bakarsak, bazı sonuçlara varmak için elimiz degerekçeler var. Neyle ilgili mi konuşuyoruz?

Aslında Bayan Pecres, ünlü Fransız dergisi Le Puen'de yayınlanan skandal bir makalenin ardından Fransız seçmenler ve dünya topluluğu tarafından tanındı. Dergide yayınlanan makalede kıdemli bir KGB subayı olan (Devlet Güvenlik Komitesi SSCB'deki en büyük ve en acımasız özel servisti) Sergei Zhirnov ile Fransa cumhurbaşkanlığı adayı arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Fransa'da ona "Kırmızı Elbiseli Bayan" veya "Versaylı soğuk burjuvalı sarışın" deniyor. Kendisinden "Angela Merkel'in üçte ikisi ve Margaret Thatcher'ın üçte biri bende" diye bahsediyor. Ancak tarihte ne Merkel'in, ne de Thatcher'ın SSCB KGB'si ile herhangi bir bağı olduğuna dair bir bilgi yok.

 "1982 yılının yaz ayları. Kırım. Yalta. SSCB'deki en popüler Birlik öncü kampı Artek. Kampta kapitalist bloktan gelen nadir "şanslı" çocuklar arasında o zamanlar Sovyetler Birliği'nde yasaklanan Boris Pasternak'ın "Doktor Zhivago" adlı eserinden alıntı yapan 15 yaşındaki Fransız bir genç vardı. Bu genç kız Sovyet KGB'sinde Genel Müdürlüğün Dış İstihbarat Servisi çalışanları olan öncü liderlerin dikkatini çekmeyi başardı, onun gelecek için iyi bir temel olduğunu çabucak anladılar ve dönemin KGB Başkanı Andropov’dan gerekli izinler alındıktan sonra, çocukla "çalışmaya" başladılar. Soğuk Savaş'ın zirvesinde Artek'te dinlenen 15 yaşındaki bir kız çocuğu, evlendikten sonra Pécresse soyadını alan Valerie Ru'ydu. Evet, evet, bugün Macron'a meydan okuyan ve 2022'de Elysee Sarayı'na taşınmaya çalışan Pécresse."

Le Puen'de yazılanları ve diğer gerçekleri özetleyerek, şimdi okumamız gereken bir efsane var:

Ünlü ekonomist Dominic Rooney'nin kızı ve ev hanımı olan (evlendikten sonra bu soyadını almıştır) Valerie, çocukluğundan beri dillere ilgi duymaktadır. 14 yaşında, "Doktor Zhivago" okuyan bu genç kız bir de Rusça öğrenmek istedi. Peki, bu dileğini gerçekleştirmek için nereye gitmesi gerekiyordu? Tabii ki, SSCB'ye. Ve 15 yaşında Artek'te göründü. SSCB'ye giderken, St. Mary Okulu rahipleri kıza "sosyal bir yük" verdi. Sovyet muhaliflerine birkaç İncil dağıtmak zorunda kaldı. Valerie bu "ideolojik bagajı" yanına aldı ve gerekli yerlere teslim etti. Sovyetlerde ona sorun çıkarmadılar, tam tersi, İncillerin dağıtılması için "gerekli koşullar" yaratıldı. Sovyet  KGB’si böyle bir fırsatı asla kaçırmazdı ve kaçırmadı da. Şimdi, Fransız basınına göre, kız Lubyanka'dan "amcalar" ile işbirliği yapmayı kabul etti. Daha sonra Artek'te propaganda derslerine katıldığını ve Enternasyonal'i Rusça okuduğunu itiraf etti. Ayrıca, SSCB’de artık kimsenin ihtiyaç duymadığı bir "ehliyet" almak için de bir hayli terlediği bilinen gerçekler arasında.

Dünyada komünizmin çöküşünden ve SSCB'nin ortadan kalkmasından sonra, Valery hemen "sağa" taşındı ve Lubyanka'daki küratörleri gibi sağlam bir anti-komünist oldu, ancak Rusya'ya olan ilgisini kaybetmedi. 1990-91 yıllarında Rusya'daki Fransız Büyükelçiliği'nde staj yaptı. Bundan önce (1990'da) ilk kez ziyaret ettiği Ermenistan'ı “sevmeye” başladı. Rusya'daki Fransız Büyükelçiliği'nde staj yaparken gazeteci Sergei Zhirnov ile tanıştı. Tabii ki, Zhirnov bir "gazeteci" kisvesi altında tamamen farklı bir insandı. Zhirnov'un Fransız hükümet personelinin atölyesi olarak kabul edilen ENA'ya kabul edilmesi Pécresses'in tavsiyesi üzerine oldu. Yedi Fransız başbakanı ve Emmanuel Macron da dahil olmak üzere dört cumhurbaşkanı bu üniversiteden mezun oldu.

Daha sonra, SSCB KGB'nin deneyimli ve gelecek vaat eden bir üyesi olan Zhirnov, bir nedenden dolayı ülkesini terk etti ve siyasi sığınma aldığı Fransa'ya taşındı. Rus karşıtı söylemlere rağmen köprülerin tamamen yıkılmadığı ve belki de Rus istihbaratının böyle bir eleştirmene, Putin'den iğrenen ve tüm sırları açığa vuran eski bir "Çekist"e ihtiyacı olduğu artık açıktı. Ancak "bir çekist asla eski çekist olamaz" diye bir özdeyiş vardır ve bu defalarca kanıtlanmıştır.

Şimdi Sergey Zhirnov'un Svetlana Gerasimova ile YouTube'da yayınlanan röportajına dikkat edelim.

Bu röportajda Gerasimova, Zhirnov'dan Fransa seçimleri hakkında konuşmasını istedi: “Şu anda durumumuz çok ilginç. Ciddi adaylar var ve bunlardan en önemlisi Valérie Pécresses. Onu şahsen tanıyorum. Onunla aynı okulda eğitim gördük. Başbakanlığa bağlı Fransız Ulusal Yönetimi okulunda. Kendisiyle de çok yakın bir ilişkimiz vardı. Bu okulun Moskova büyükelçiliğindeki stajyeriydi. Okula seçildiğimde, fikrini öğrenmeye davet edildi. Onunla Moskova'da birkaç kez görüştük. Birkaç kez öğle ve akşam yemeği yedik. Ve kiliseye, Paskalya için Patrik Alexander'a gittik. Bu yüzden onunla çok aktif bir ilişkimiz vardı. O sırada bekardı, soyadı Pécresses değil, Valeria Ru idi. Bu arada, okulda Rusça okuyordu. 15-16 yaşında Artek öncü kampına gitmiş. Doğru, Rusça'yı iyi konuşamıyor, aksanı var. Konuşmaktan hep utanırdı. Benimle neredeyse hiç Rusça konuşmadı. Ve adaylığım hakkında olumlu görüş bildirdi."

Sunucu Gerasimova, Le Puen dergisinde yayınlanan bir makaleye atıfta bulunuyor ve Zhirnov'un da KGB'den olduğunu ima ediyor. Jinov bu soruyu yanıtlıyor: “Onları uzun zamandır tanıyoruz. Ve zaten benim hakkımda birkaç kez yazdılar. Şimdi heyecanlılar ve küçük bir makale yayınladılar. Bu nedenle skandal henüz küçük ama dergide yayınlanan yazının ardından Pécresses destekçilerinin heyecanlanacağından ve bu "küçük skandalın" büyük bir skandala dönüşeceğinden eminim. Çünkü bu Fransa için çok ilginç ve keskin bir detay. Sonuçta reytingi yükseliyor. Büyük olasılıkla, ikinci tur da gerçekleşecek. Şimdi diyorlar ki ikinci tura çıkarsa, Macron ile rekabet ederse kazanır. Bu skandalın gerçekten gelişeceğini düşünüyorum. Üçüncü kitabım yayımlanmak üzere. Ve bu üçüncü kitapta, dergide yazılanlardan çok toplantılarımız hakkında yazdım.

Zhirnov üçüncü kitabında ne yazdı?

Gerasimova, Zhirnov'a üçüncü kitabın ayrıntılarını sorduğunda, “Hayır, kitapta bu konuda çok özel bir şey yazdığımı söylemiyorum. Sonuçta kitap onunla ilgili değil. Profesyonelliğini ve insani niteliklerini takdir ettim. Fransa'daki siyasi mülteci meselesine tepkimi yazdım. Çok kötü tepki verdi. Onu suçlayabilirim. Çünkü kendisini bir Hristiyan, bir Katolik olarak sunmaya çalışıyor. Ama o Hıristiyan, Nicolas Sarkozy'nin bakanlığına atandıktan sonra benimle görüşmek istemedi. Bu Hıristiyanlıkta iyi bilr şey değildi. Mesela benimle görüşebilir veya arayıp Seryoja’ya (Rusça’da insanlara değer vermek amacıyla geçen bir hitap şekli ), yani bana artık bir bakan olarak atandığını ve sizinle görüşmemin zor olduğunu söyleyebilirdi. Bunu anlardım. Ama o yapmadı. Bana bakanlığın resmi antetli kağıdıyla bir mektup gönderdi. Fransa'da bu neredeyse suç sayılıyor. Ve bu nedenle, bu skandalın ilkbaharda büyümesi muhtemel. "

Gerasimova'nın bir sonraki sorusu şu: "Seryoja, gücenmiş ve hayal kırıklığına uğramış bir kadından daha tehlikeli bir şey olmadığını söylüyorlar. Belki Valerie bir nedenden dolayı sana kırgın veya hayal kırıklığına uğradı? Böyle bir şey olabilir mi?”

Cevap: “Kim bilir? Belki de! Ben de genç ve yakışıklıydım. Ayrıca o da genç ve güzeldi. İkimizin de bu konuda bazı düşünceleri olabilir. Sonuçta, KGB arkamdaydı. Ve ciddi bir şey olursa, sadece sevinebileceğimizi söylediler. Bana kızdı mı bilmiyorum. Bu benim değil, daha çok onun sorunu. Ama sana katılıyorum. Evet, gücenmiş bir kadın tehlikelidir. Ve başkan seçilirse, dahası bana zarar verebilir.’’

Zhirnov onunla çekilen fotoğrafları şöyle anlatıyor: “Bu fotoğraf biz o okulda okurken çekildi. Biz orada okurken, toplantılar, diskolar ve Sovyetlerde denildiği gibi "şenlik ateşleri" (küçük şenlik ateşleri) yapılırdı. Ve Fransa'da yaşadık ve Fransa gümrükler açısından çok özgür bir ülke. Beyaz, kırmızı şarap, votka, şampanya, bira vb. içebilir ve 40 yıl sonra başkanlığa aday olmakla suçlanabilmek için bir adım atabilirsiniz.

Fransızlar "Etekli Macron"dan ne beklemeli?

Başkan adayını yakından tanıyan Zhirnov, "İnsanlar bu hanımefendiden ne beklemeli?" diye sordu. “Bir şey beklemeleri gerektiğini düşünmüyorum” dedi. Çünkü ciddi bir değişiklik olacağına inanmıyorum. O sadece etekli Macron. Tek şey, partisinin gereklerini yerine getirmek zorunda olacağıdır. Fransa'ya göçün kısıtlanması konusunda ciddi hamleler yapacak. Açıkçası başka bir şey beklemiyorum, değişen bir şey olmayacak. Açıkçası Putin ile olan iletişimini hayal ediyorum. Ve Macron'un 22 yıldır iktidarda olan Putin'e karşı daha iyisini yapabileceğine inanmıyorum. Tabii ki, seçim propogandası zamanı hemen hemen her şeyi söyleyebilir. Fransa'yı kurtarabilecek tek kişinin kendisi olduğunu söylüyor. Başkası gelirse Fransa batacak. Ama gelirse de, İsa peygamber olarak gelecek ve Fransa'yı kurtaracaktır. Başkanlık şirketlerinde yazılan her şeyin minimum 10 maksimum 100'e bölünmesi gerektiğini anlıyorsunuz. Hatta 1000'e bölünebilir."

Eski KGB ajanı Fransızları ikna edebileceğinden şüpheliydi ve "Bu kadın siyasete nasıl girdi? Yani Fransızların değer verdiği bir şeyler var” dedi. “Birincisi, hepsi Fransız değil. Yine de partisini kazandırdı. Bu ana farktır. Partisinde 100.000-150.000 aktivist ona oy verdi. Ama şimdi 48 milyon Fransız'ın karşısına çıkacak. Bu başka bir şey. Destekçilerinizi iyi olduğunuza ikna etmek başka şey, 48 milyonluk Fransa’yı iyi olduğunuza ikna etmek çok başka."

Fransız gazetesi La Letter Patriote geçtiğimiz günlerde, Valerie Pecres'in kocası Jerome'un Alstom'un General Electric'e satışıyla bağlantılı olarak onlardan yasadışı bir şekilde iki milyon avro zorla aldığı şüphesiyle ilgili bir soruşturma yayınladı. (Kaynak)  O yıllarda, Valerie'nin kendisi Bütçe Bakanı olarak görev yapıyordu. "Bu anlaşma Fransız egemenliğine yönelik bir tehditti. Amerikalılara yalnızca nükleer enerji alanındaki en hassas teknolojilerimizi değil, aynı zamanda nükleer denizaltıların yapımındaki en son ve benzersiz gelişmiş teknolojileri de teslim ettik." Peki Madam Pécresse'in nesi var? Bütçe Bakanıydı ve anlaşmanın destekçilerinden biriydi. İşin en ilginç yanı, Madam Pécresse'in eşi Jerome Pécresses'in bu projenin uygulanmasında çok aktif olması. Hangi pozisyondaydı peki? Alstom'un tek temsilcisiydi. Proje sona erdiğinde, Amerikalılar onu sadece görevden almakla kalmadı, aynı zamanda yaptığı iyi işler için onu ödüllendirdi. Kendisine 2 milyon € verildi ve General Electric'in Fransa ofisi olan GE Yenilenebilir Enerji Şirketi’nin direktörü pozisyonuna getirildi. Bilgi için, GE Yenilenebilir Enerji, BDT’de en büyük yatırımı Ermenistan'daki yerel şirketlerden AES Armenia Mountain Wind’e yaptı. Yatırımın maliyetinin 350 milyon Euro'dan fazla olduğu söyleniyor. Bu skandalı yatıştırmak mümkün oldu. Ancak Fransız basını, "Peress seçilirse, Fransız ekonomisinin daha büyük bir satışına hazırlanmamız gerekiyor" diye yazdı.

Valérie Pécresse, şu anda Rusya'nın Zarubezhneft petrol ve gaz holding şirketinin Yönetim Kurulu'nda bulunan eski Fransa Başbakanı Francois Fillon'un ofisinde Yüksek Öğrenim ve Araştırma Bakanı, Bütçe Bakanı ve Basın Sekreteri olarak görev yapıyor. Batı medyası tarafından Russophile olarak adlandırılan Fillon, Fransız hükümetinin başkanı olduğu yıllarda Moskova'yı sık sık ziyaret etti. Bu arada 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde François Fillon'un adaylığı Cumhuriyetçi Parti tarafından desteklendi. Şu anda Pécresse'i destekleyen partiden bahsediyoruz.

Şimdiden düşünmek gerçekten de çok zor. Fransız halkı, Rusya'ya özel sempati besleyen, ismi mali skandallarda sıkça zikredilen, başka bir ülkenin yasalarını ve aynı zamanda uluslararası hukuku çiğneyen, Sovyet KGB'sine bağlı bir politikacıya 600.000 oy alabilmek için mi oy verecek? Tersi olduğu durumda, "Peress seçilirse, Fransız ekonomisinin daha büyük bir satışına hazırlanmamız gerekiyor" fikrine katılmayacaklar ve daha uygun bir adayı destekleyecekler.