İran istihbaratına bağlı olduğu belli olan azarinha.org her zaman Azerbaycan aleyhinde yazılar tirajlama konusunda adeta mangalda kül bırakmıyor. Yıllardır Ermeni yanlısı pozisyon sergilediği halde, kendisini adeta İslam dünyasının "muhafızı" olarak tanımlamaya çalışan İran yetkilileri Azerbaycan’a iftira atmaktan geri durmuyorlar. Bu şahıslardan birisi de hiç kuşkusuz, Güney Azerbaycan'ın Erdebil eyaletinin eski valisi, İran Parlamentosu'nun 9. toplantısı Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu başkan yardımcısı Mansur Hakikatpurdur. Mansur Hakikatpur bundan önce de sürekli olarak Azerbaycanla ilgili çeşitli iddialarda bulunmuştu. Ama, son dönemlerde de önce Kudüs TV’de canlı yayına bağlanarak Azerbaycanla ilgili yalanlarını sıraladı, daha sonrasındaysa yukarıda da ismini zikrettiğimiz azarinha.org sitesinde yıllar önce yayınlanmış olan iddialarını röportaj olarak servis ettirdi.

Hakikatpur, röportajında I Karabağ Savaşı sırasında yaşanan gerçekleri çarpıtarak Azerbeycana iftira atmaktan geri durmuyor ve bazı iddialarda bulunuyordu: "Biz Azerbaycanlıları kurtardık, yoksa Ermeniler Bakü'yü bile alacaklardı. Azerbaycan, İran'dan aldığı 30 milyon dolarlık silahın parasını hala ödemedi ve biz de bunu hiçbir zaman dile getirmedik. Azerbaycanlı yetkililer nankör. Benim aracılığımla Rovşan Cavadov'a uçak ve silah vermeseydik, Ermeniler başka toprakları da alacaklardı."

Faktyoxla Lab. (teyyit lab.) olarak okurlarımız için Mansur Hakikatpur’un bu ve diğer iddialarının ne kadar gerçek olduğunu araştırdık.

Öncelikle, söylenenleri araştırmamıza I Karabağ Savaşı’nın yaşandığı dönemin çok ta uzak bir geçmiş olmadığını sadece Mansur Hakikatpur’a değil, onunla aynı düşüncede olanlara anımsatarak başlamak istedik. Sayın Hakikatpur bunu  söylüyor ama, konuyla ilgili bilirkişi ve tanık olarak basına demeç veren askeri uzman, emekli yarbay Üzeyir Caferov Hakikatpur'un söylediklerinin birebir tersini söylüyor.

O dönemde sıcak çatışma alanlarında olduğunu söyleyen Caferov bölgede bir tane bile olsun İranlı ile tanışmadığını dile getiriyor. Askeri uzmana göre, İran, belirli hedefleri gerçekleştirmek için Azerbaycan'a az miktarda askeri-teknik yardım sağladı, ancak kendisinin de dediği gibi bir uçak silah vererek savaşın kaderini belirlemek mümkün değil:

‘‘Azerbaycan o zaman ve şimdi Ermenileri yerlerine oturtacak, sadece işgal altındaki topraklarımızı kurtarmak için değil, aynı zamanda Erivan'ı da işgal etmek için de yeterince askeri güce sahipti. Basitçe Ermeniler, I Karabağ Savaşı’nda Rusların askeri-teknik ve insani gücünü kullanarak topraklarımızı işgal ettiler. İran'da da bunu çok iyi biliyorlar. 2016 yılının Nisan savaşları da gösterdi ki, Ermeniler bilinen bir devlet tarafından desteklenmeseydi Azerbaycan ordusu işgal altındaki topraklarımızı bir hafta içinde kurtaracaktı. Hakikatpur meselenin Azerbaycan’a verilen destek konusuna gelinceyse, İran'ın Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanlarını Tahran'a davet ettiği sırada Ermenilerin Şuşa'yı işgal ettiğini unutuyor galiba."

Askeri uzman, kendisini İslam dünyasının "koruyucusu" olarak göstermeye çalışan İran'ın, komşu Müslüman ülkenin camilerini yıkan, yerle bir eden, kutsal değerlerini yakan her daim Ermenilere yardım ettiğini vurguladı. "İran gerçekten iddia ettiği gibi İslam'ın 'savunucusu' olsaydı, Kuran'ı yakan, camileri yıkan Ermenilere kucak açmazdı ve Ermenistan Karabağ'ı işgal edemezdi.’’ kaynak

Ayrıca, SEPAH generali Mansur Hakikatpur medyaya verdiği diğer demeçlerde olduğu gibi bu röportajında da bazı çelişkili görüşler dile getirdiği dikkatimizden kaçmadı. Azarinha.org’a verdiği röportajda da aynen eski demeçlerindekli gibi yine Hakikatpur kendisini Azerbaycan’ın en yakın dostu olarak tanıtıyor ve yine hiç utanmadan Azerbaycan’ın Ulusal lideri Haydar Aliyev'in cumhurbaşkanlığı döneminde askeri danışman olarak görev yaptığını söylüyor. Ama Haydar Aliyev'in cumhurbaşkanlığı döneminde devlet başkanının danışmanı olarak görev yapmış Gabil Hüseyinliyse o dönemde ülke başkanının askeri danışmanlığı görevinin Tümgeneral Nurettin Sadikhov tarafından yürütüldüğünü söyleyerek Mansur Hakikatpur’un iddialarını yalanlıyor.

Ayrıca, Hüseyinli Haydar Aliyev gibi profesyonel bir siyasetçinin, yabancı bir vatandaşı askeri danışman olarak atamayacağını belirterek, bir anısını da anlattı: ‘‘Bir keresinde Haydar Aliyev ile cepheye gittiğimizde bizden biraz uzağa bir top mermisi düştü ama patlamadı. Mermi etkisiz hale getirildikten sonra İran yapımı olduğu anlaşıldı. Haydar Aliyev İran'a yaptığı bir ziyarette o mermiyi ispat için dönemin cumhurbaşkanı Rafsancani'ye gösterdi.’’  

Mansur Hakikatpur’un iddialarına en güzel yanıtı aslında siyaset bilimci Araz Kurbanov veriyor. O günleri siyaset bilimci şu şekilde özetliyor: ‘’1990 yılında Azerbaycan'da Hizbullah'ın bir kolu olarak Azerbaycan İslam Partisi kuruldu. Bu, İran adına casusluk yapmakla suçlanan İslam Partisi liderlerinin yargılanması sırasında parti görevlileri tarafından da kabul edilmişti. 1992'de, Tahran'ın "Mermer" otelinde, ünlü Sepah generali (şu anda İran parlamentosu üyesi) Mansur Hakikatpur, onları gizli bir işbirliğine soktu. Azerbaycan'da İslam devriminin gerçekleştirilmesi, İran'da yasadışı din eğitimi alacak gençlerin seçilmesi, Azerbaycan'ın askeri birliklerin ve mevzilerin, stratejik petrol, elektrik, gaz hatlarının, devlet yetkililerinin adresleri belirlenmesi ve diğer konularda talimat aldılar.

Aynı zamanda 90'lı yılların başından itibaren İran topraklarından Azerbaycan'a amaçlı olarak uyuşturucu trafiğinin oluşturulması, "cam" ve "pati" olarak bilinen psikotrop maddelerin hangi ülkeden ve neden ülkemize getirilmesi, o dönemde 600'den fazla gencimizin, İran'a yasadışı yollarla Azerbaycan İslam Partisi aracılığıyla gönderilerek, Kum kentindeki ünlü Mehdi medresesinde "din dersleri" adı altında beyinlerinin yıkanarak onlara Azerbaycan karşıtı ruhun aşılanması, onları Hizbullah üyesi olarak yetiştiren, 1992'de Azershahr'daki bir askeri kampta askeri eğitim gören İranlı SEPAH görevlilerinin "askeri gözlemci" adı altında Azerbaycan'a gönderilmesi, Bakü'de Nahçıvani Caddesi'nde İran Büyükelçiliği tarafından kiralanan daireden Tahran ve Erivan'a askeri pozisyonlarımızla ilgili gizli bilgilerin iletilmesi.

İşte bütün bu saydıklarımız, İran'ın din ve devlet liderlerinin Azerbaycan'la dostluk ve kardeşlik konusundaki açıklamalarıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla Azerbaycan fobisi, Türk fobisi İran'ın Azerbaycan'ı Amerikancılık yanlısı, İsrail yanlısı veya İslamofobik, "Şii karşıtlığı" ile suçlaması ve Zengezur Koridoru'nun açılmasını protesto etmesi aslında ucuz bir siyasi klişe, ilkel bir bahanedir. Ancak bugün İran'ın kapalı bir kutu olmasına rağmen, hem Amerika, hem de İsrail ile gıpta edilecek düzeyde geniş ilişkilere sahip olduğu da kimseler için bir sır değil. Şahsen benim için, Azerbaycan şehitlerinin ruhları için içtenlikle dua eden ve gözyaşı döken bir Yahudi haham, bir Hıristiyan rahip, işgal altındaki Ermenistan'ın Karabağ'da şehit ettiği binlerce masum Müslüman’ın elikanlı askerinin leşinden ‘’şehit’’ diye bahseden İranlı Ayetullahlardan çok daha değerlidir.’’( kaynak

Yıllardır, Hakikatpur’un iddia olarak seslendirdiği I Karabağ Savaşı’ndan sonra Ermenilerce işgal edilmiş topraklardan göçe zorlanan Azerbaycan vatandaşlarına yardım konusuna gelinceyse, merkezi Bakü’de bulunan "Orta Doğu" Siyasi Araştırmalar Merkezi başkanı Sadreddin Sultan’a göre, İran Ermenistan-Azerbaycan sorununun çözümüne herhangi bir katkı sağlamadı.

Bırakın katkı sağlamayı, resmi Tahran'ın bu soruna karşı tutumu her zaman işgalciyi desteklemek olmuştur. Dolayısıyla İran'ın arabuluculuğunun ve barış çağrısı yapan açıklamalarının bir önemi yok:

‘‘İran da bölgede çıkarları olan tüm devletler gibi Yakın ve Orta Doğu ile Güney Kafkasya'da yaşanan süreçlere katılmaktadır. Aslına bakarsanız, Şuşa'nın işgali, Tahran'daki görüşmelerden sonra başladı. Bundan sonra İran, Azerbaycan'da ülke içinde yerinden edilmiş kişilere yardım etme adı altında Humeyni'nin İslam Devrimi doktrinini ülkemizde yaymaya başladı. 1994 yılında İmişli ve Saatli bölgelerinde yerinden edilmiş kişilerin yerleştirildiği çadır kamplar İran'ın kontrolündeydi ve buraya gazetecilerin ve yabancıların girmesine izin verilmiyordu. Humeyni Yardım Cemiyeti lağvedildikten sonra bu sorun ortadan kalktı. İran, Karabağ sorununun askeri çözümünü desteklemedi ve hala da desteklemiyor. Bu aşamada İran, Azerbaycan'a karşı bir güç olarak ortaya çıktı. İran, Ermenistan'a silah, Karabağ'daki ayrılıkçılara yiyecek ve yakıt gönderdi. Halihazırda İran ile Ermenistan arasındaki Megri gümrük kapısı faaliyet göstermeye devam ediyor. Sonraki aşamada İran, Rusya'dan Ermenistan'a gönderdiği silah ve askeri teçhizatı kendi topraklarından Ermenistan'a devretti. Azerbaycan'ın "Karşı saldırı" harekatına başlamasının ardından İran basını Azerbaycan ve Türkiye aleyhine açıklamalar yapmaya başladı. Dezenformasyona dayalı bu haberlerde, Azerbaycan topraklarında teröristlerin, Vehhabilerin ve Türkiye'den gelen özel kuvvetlerin konuşlandırıldığı iddia edildi. Ardından İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, komşu ülke topraklarında teröristlerin konuşlanmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Azerbaycan topraklarında cumhurbaşkanlığı düzeyinde bazı teröristlerin savaştığı iddiası dile getirildi. Bir yanda işgalci Ermenistan'a silah, yakıt, gıda, askeri teçhizat ve doğal gaz sağlayan İran, diğer yanda Azerbaycan aleyhine propaganda yürüten İran. Ne gariptir ki, Azerbaycan’a karşı Ermenistan, Rusya ve Fransa da bu propagandayı yürütüyor.’’  kaynak

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:

Aslında Mansur Hakikatpur’un bu söylediklerinin bir açıklaması var, yıllardır İran Karabağ meselesine uluslararası hukuk, adil komşuluk, toplumlararası dayanışma perspektifinden yaklaşmadı ve yaklaşmamayı da sürdürüyor. Tek kriter İran'ın bölgesel siyasi çıkarları. Tahran, Türkiye'ye yaklaşan Azerbaycan'ı cezalandırmak için Ermenistan'ı kullandı ve kullanmaya da devam ediyor. Yoksa, neden bay Hakikatpur röportajında ‘’ Türkler Azerbaycan Cumhuriyeti halkının dostu değildir’’ cümlesini sarfetsin ki?!

İran yetkililerinin ümmet ve İslami dayanışma çağrılarını artık ciddiye almak pek mümkün değil. Çünkü ortada 30 yıllık acı bir tecrübe var. Bay Hakikatpur’un söyledikleri de diğer söylemleri gibi asılsız ve yalandan ibarettir.