Bu günlerde 2006’dan bu yana yayın yapan Şam merkezli El Vatan gazetesi, Suriye başkentindeki kaynaklarına dayanarak, Rusya, Türkiye ve Suriye savunma bakanlarının Moskova’da yaptıkları görüşmelerde, TSK’ya bağlı birliklerin ülkenin kuzeyinden çekilmesi yönünde mutabakata vardıklarını iddia etti. Kaynaklar, görüşmelerde PKK’nın Türkiye ve Suriye için "en büyük tehlikeyi oluşturduğunun altının çizildiğini" de vurguladı.

Adlarının açıklanmaması kaydıyla El Vatan’a konuşan kaynaklar, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun ev sahipliğinde Moskova'da düzenlenen ve Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Suriyeli mevkidaşı Orgeneral Ali Mahmud Abbas'ı 28 Aralık günü bir araya getiren üçlü toplantıda, Ankara'nın Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunun teyit edilmesinin yanı sıra, M4 karayolunun açılmasına ilişkin 2020 yılında imzalanan anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi konusunda da anlaştıklarını ileri sürdü. 

Ankara ile Şam’ı bakanlık düzeyinde 11 yıl sonra ilk kez bir araya getiren görüşmelerde, taraflar arasında koordinasyonu artırmak için komisyonlar kurulacağı ve müteakip toplantılar yapılacağı da ileri sürüldü.

El Vatan gazetesinin ileri sürdüğü hususlara ilişkin olarak Ankara’dan ya da Şam ile Moskova’dan bir teyit gelmiş değil. ( kaynak)

Faktyoxla Lab. (Teyit laboratuvarı)olarak bu görüşmenin önemini, Türkiye’nin Suriye’den çekilme konusunun ne kadar doğru olup olmadığını araştırdık.

Öncelikle, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun, toplantı sonrasında yaptığı açıklamada Esed rejiminin Türkiye'ye yönelik genel anlamda "topraklarımızdan çıkın" açıklamalarında bulunduğunu aktararak, "Biz de buralarda terör örgütlerinin olduğunu, kendilerinin de hakimiyet sağlayamadığını, siyasi bir istikrar olduğu zaman, ülkede her şey yoluna girdiği zaman buraları Suriye'ye devredeceğimizi söylüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine verdiğimiz önemi de zaten tüm açıklamalarımızda vurguladığımızı tekrar hatırlatıyoruz." söylediğini belirtmek istiyoruz.( kaynak)

Evet, YPG/PKK, 2016 başında Fırat Nehri'nin doğusunda işgal ettiği topraklar ile batısında bulunan Afrin'i karadan birleştirmek için arada kalan bölgeleri ele geçirmeyi amaçladı. Örgüt, böylece Suriye-Türkiye sınırı boyunca kesintisiz hakimiyet kuşağı oluşturacaktı. Terör örgütü, 2016'nın başında o dönem işgal ettiği Afrin'den, Rusya'nın hava desteğinde saldırılar düzenleyerek Tel Rıfat'ı işgal etti. İlçenin işgalinde Rusya'nın desteğini alan örgüt, Münbiç'i ise ABD güçlerinin desteğiyle işgal altına aldı. Suriye'deki iç savaşta Temmuz 2012'de muhaliflerin kontrolüne giren Münbiç ilçesi, Ocak 2014'te ise terör örgütü DEAŞ'ın eline geçti. ABD, DEAŞ'a karşı ortak mücadele bahanesiyle YPG/PKK'nın Münbiç'e girmesini sağladı. Ağustos 2016'da terör örgütü DEAŞ'ın çekilmesiyle ilçede YPG/PKK'nın işgali gerçekleşti.( kaynak)

Tabii ki, Türkiye bu durumla asla barışmadı. En son 8-9 Aralık 2022 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen Türkiye Rusya siyasi istişarelerinde de Ankara Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasının önemine ve devam eden krize siyasi çözüm bulunmasının gerekliliğine dikkat çekmişti. Türkiye, terör örgütü PKK/YPG/PYD'ye karşı yürüttüğü terörle mücadeledeki kararlılığını yineleyerek, Rusya'dan Suriye'deki PKK/YPG teröristlerine ilişkin 2019 mutabakat zaptı hükümlerini yerine getirmesini beklediğini iletmişti.( kaynak)

Milliyet gazetesinden Hakkı Öcal köşe yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkmenistan’da düzenlenen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Zirvesi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken, “Biz Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Sayın Putin’e teklif ettim; o da buna olumlu baktı” dediğini yazdı. Erdoğan’ın açıklamasına göre, önce istihbarat örgütleri, ardından savunma ve dışişleri bakanları görüşecekler ve kendi ifadesi ile “Bir dizi görüşmeler zinciri” başlatılacak, muhtemelen bu zincirin son halkası bir liderler zirvesi olacaktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı görüşmeler zincirinin ilk iki halkası gerçekleşti. İstihbarat örgütleri ve savunma bakanları zirvesi, açıklamanın üzerinden iki hafta geçmeden Moskova’da yapıldı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yılın son günü yaptığı telefon görüşmesinde, dışişleri bakanları zirvesinin iki hafta içinde yapılabileceğini bildirdi. İstihbarat şeflerinin ve savunma bakanlarının görüşmeleri bir ölçüde teknik meselelere ilişkin olmakla birlikte dışişleri bakanlarının görüşmesi ile Türkiye-Suriye ilişkileri siyasal düzeye ulaşmış olacaktır. Bu görüşmede, artık üç devlet başkanının bir araya gelip gelemeyecekleri belli olacak demektir.( kaynak)

Güvenlik ve Terör Uzmanı – Yazar Abdullah Ağar süreci değerlendiren yazısında karşılıklı güvenin inşasına dikkat çekiyor. Artık sürece dair bir iradenin kendini gösterdiğini söyleyen terör uzmanı bu sürecin çok önemini vurguluyor. Ağar’a göre, artık Dışişleri Bakanları'nın bir araya geleceği, ardından da uygun bir zemin oluşturulabilirse, yılın ilk altı ayı içinde Beşar Eset ile Erdoğan’ın bir araya gelebileceği konuşuluyor: ‘‘Bu süreçle ilgili öncelikle AB ve ABD’nin Türkiye’yi sürekli ötekileştirmesi, kendinden ittirmesi, özellikle Suriye başta olmak üzere yalnızlaştırması ve Suriye’deki kilitlenmeden/çözümsüzlükten beslenmesi ve YPG/PKK’yı beslemesinin en doğal sonucu diyebiliriz. Müttefikleriyle başta YPG/PKK, FETÖ, Doğu Akdeniz ve Yunanistan meseleleri üzerinden derin bir güven bunalımı yaşayan ve Suriye’deki hamleleri sürekli baskılanan Türkiye'nin, çözüm üretmek, en azından süreci geliştirmek adına başka alternatiflere yöneldiğini görüyoruz.

Öte yandan, Rusya arabuluculuğunda gelişen bu süreç; Rusya’nın Türkiye’yi yanına çekme çabasının en net meyvelerinden biri olma özelliği taşıyor. Açıkça söylemek gerekirse, Rusya, Atlantik ile Türkiye arasında oluşan çatlağı iyi görüyor ve son derece mahir bir şekilde kullanmaya çalışıyor. Atlantik ise "hâlâ" o nobran, kibirli, üstten bakmacı, bencil, baskıcı ve ötekileştirici yaklaşımlarıyla Rusya’nın ve Putin’in ekmeğine yağ sürüyor.

…Sonuçta herkes biliyor. NATO ülkesi Türkiye, Suriye Devlet Başkanı ile yeniden diyaloğa girer ve bu süreç gelişirse başta ABD/Atlantik’inkiler olmak üzere Suriye’deki pek çok hesap, strateji ve oyun bozulur.

Ve bu mesele sadece ABD ile Atlantik ile ilgili bir mesele kesinlikle değil.’’(kaynak)

Sabah gazetesinden Okan Müdserrisoğlu’nun haberine göre, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Moskova'da gerçekleşen Türkiye, Rusya, Suriye savunma bakanları ve istihbarat başkanları zirvesinin arka planını anlattı. Akar önceki gün bir grup gazeteciyle bir araya geldiği toplantıda Suriye meselesi, Yunanistan, Irak ve ABD'den F-16 tedariki başta olmak üzere güncel güvenlik konularına ilişkin şu değerlendirmeleri paylaştı:

1- Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saygılıyız

2- Suriye topraklarının 1/3'ü terör örgütlerinin kontrolünde. Türk askerinin Suriye'de bulunma nedeni, PKK/YPG, DEAŞ vb. terör örgütleriyle mücadele ve kitlesel göçü önleme

3- Ülkemizdeki Suriyelilerin gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde vatanlarına dönmelerini istiyoruz (kaynak)

 

Görüldüğü üzere,

-Türkiye’nin Şam rejimiyle buzları eritmek ve yeni bir döneme başlamak istediği doğrudur,

-Önümüzdeki dönem mutabakat sağlanırsa, Türkiye sınırları içinde bulunan Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmeleri mümkün olacaktır,

-Ankara kendi sınır güvenliğine tehdit olarak gördüğü terör öregütleri ortadan kalkmadıkça, asla Türk ordusunu Suriye’nin kuzeyinden çekmeyecektir.

-Olayla ilgili ‘‘Türk ordusu Suriye’den çekilecek’’ haberi şimdilik dezenformasyondan başka bir şey değildir.