27 Ocak 2023-cü yıl saat 8:30 civarında Azerbaycan'ın Tahran Büyükelçiliği'ne saldırı düzenlendi. Saldırıda Büyükelçiliğin bir çalışanı şehit oldu, diğer bir çalışanıysa ağır yaralandı. (https://apa.az/az/siyasi/azerbaycan-sefirliyine-silahli-hucum-iran-terror-dovleti-oldugunu-bir-daha-tesdiqledi-tehlil-744774) İran basını olayı çarpıtmak amacıyla çeşitli provokatif, asılsız haberler üretse de, bu bazı gerçekleri asla değiştirmiyor. Çünkü uluslararası kamuoyunda İran'ın sürekli olarak makaleler yayınlanıyor.

Faktyoxla Lab. (Teyit laboratuvarı) olarak okurlarımız için İran devletinin bir terör devleti olup olmamasını araştırdık.

Öncelikle araştırmalarımız zamanı, İran'ın İsrail'i, ABD'yi, onların Arap müttefiklerini vuran dünyadaki terörizmin ana sponsorlarından biri olduğu iddiasına rastladık. İran politikasının, öncelikle İran anayasasının önsözüne ve devrim ihraç etme fikrine dayanan Ayetullah Humeyni'nin direktiflerine dayanmakta olduğunu dile getiren uzmanlar diğer devletlerin egemenliğini alenen ihlal eden ve iç işlerine müdahale eden İran'ın, sözde savunmasız ve boyun eğdirilmiş halkları desteklemek için Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'de milisler topladığını söylüyorlar.

Kendi topraklarında terör örgütlerine sığınak sağlayarak, bazı Arap ülkelerine terör hücreleri yerleştirerek ve çok sayıda masum insanın hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırılarına yardım ederek teröre desteğini sürdüren İran defalarla yurtdışındaki muhalefet figürlerine suikast düzenledi, diplomatik misyonların kutsallığını sürekli olarak ihlal etti ve hatta dünyanın dört bir yanındaki diplomatları öldürdü ve ya öldürme girişiminde bulundu.

İdeolojik olarak Tahran'ın ana hedefi, teröristlerin hedeflerinin -İran tarzı bir İslam devleti yaymak, mürted rejimleri devirmek, İsrail'le savaşmak vb.- doğru hedefler olduğuna inandırmaktan oluşmaktadır ve bu nedenle Iran hep "iyi adamları" destekliyor. Ancak bu süreçte stratejik mülahazalar da çok büyük hayati önem taşıyor. Zira, yıllarca terörist gruplarla olan bağları, İran'ın zayıf ordusu ve mücadele ekonomisiyle başaramadığı bir şeyi, dünya çapında nüfuzunu genişletmesini sağlamıştı. Hamas gibi gruplarla bağları olan İran, kendisini İsrail'e karşı önemli bir aktör haline getirmek amacıyla onları destekledi, bununla da ekonomisi ve ordusu zayıf olan İran ideolojik açıdan güçlendi. kaynak

Süreçle ilgili en çarpıcı tespiti ABD Dışişleri Bakanlığı 22 Mayıs 2020 tarihinde yayınladığı İran'la ilgili raporunda, "İran rejimi 1979'da iktidara geldiğinden beri 40'tan fazla ülkede suikastlara, terör planlarına ve terör saldırılarına karıştı" söylemiyle yapmıştır. Raporda aynı zamanda diğer ülkelerde 360 ​​kadar hedefli suikast ve yüzlerce kişiyi öldüren ve sakat bırakan toplu bombalama saldırıların mevcudiyeti de belirtilmekteydi.

Örneğin, Ekim 1988'de bir gün, İran sınırına doğru giden bir araba, Türk polisinin şüphelerini artırdı. Arabayı durdurduklarında bagajda ağzı bantlanmış bir adam buldular. Arabanın diplomatik plakası vardı ve soruşturmalar onun İran büyükelçiliğine ait olduğunu ortaya çıkardı. Yolculardan ikisi de büyükelçilik personeliydi ve ağzı bantlanan adam, muhalif grup Halkın Mücahitleri Örgütü'nün (MEK) bir üyesi olan Abolhassan Mojtahedzadeh'di. kaynak

İki İranlı diplomatın suçüstü yakalanmasından bir yıl önce Türkiye, daha sonra Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın dışişleri bakanı olacak olan İran büyükelçisi Manuçehr Muttaki'yi İran ajanlarının benzer eylemleri nedeniyle sınır dışı etmişti.

İran sınırları dışında kişilerin kaçırılması, aslında İslam Cumhuriyetinin ilk yıllarına kadar eskidir. Ayetullah Ali Hamaney'in kız kardeşi bile bundan muaf değildi. 1990'ların başında İstihbarat Bakanlığı ajanları, Irak'ta eşine çocuklarıyla birlikte katılan Badri Hüseyni Hamaney'i kaçırarak İran'a dönmeye zorladı. Kocası Şeyh Ali Tehrani, devrim rejim aleyhine döndükten ve 1984'te Irak'a sığınma talebinde bulunduktan sonra Kurucu Meclis'te Horasan'ın temsilcisiydi. O da 1995'te İran'a döndü. kaynak

Bunun dışında biz İran'ın desteklediği Lübnan Hizbullah'ınin karşımıza 1983'te Beyrut'ta çok uluslu bir barış gücü kışlasının bombalanması olayıyla çıktığını görüyoruz. Bu olay sonucunda iki bombalı kamyon 241 Amerikan deniz piyadesini, 58 Fransız askeri personelini ve altı sivili öldürmüş ve binalardaki diğerlerini de sakatlamıştı. O zamandan beri ABD mahkemeleri, kurbanların ailelerine İslam Cumhuriyeti'nin mal ve mülklerinden milyarlarca dolar ödenmesine hükmetti.

Dışişleri Bakanlığı'nın mektubunda ayrıca, 1995 yılında Gazze'de düzenlenen bir intihar saldırısında öldürüldüğünde yabancı bir eğitim programı için İsrail'de bulunan yirmi yaşındaki ABD vatandaşı Alisa Michelle Flatow'dan da bahsediliyor. İran tarafından desteklenen bir terörist grup olan Filistinli İslami Cihad sorumluydu ve 1998'de bir ABD federal bölge mahkemesi, Fallahian'ın Flatow'u öldüren terörist gruba kaynak sağlanmasını şahsen onaylayarak Fallahian'ın ölümüne katkıda bulunduğuna karar verdi.

İşte İran böyle saldırgan politikaları göstermektedir ve bu saydıklarımız ve sayacaklarımız Tahran rejimi tarafından desteklenen ısrarlı yalanları kategorik olarak çürütmektedir.

İran rejimi dünyanın bir numaralı terör sponsoru olarak Kudüs Gücü ve diğer devlet ve devlet destekli kuruluşlar aracılığıyla, Hizbullah, Hizbullah El Hicaz (Suudi Hizbullah), Irak'taki Asa'ib Ehl el Hak (Dürüstler Birliği) ve Yemen'deki Husiler de dahil olmak üzere bir dizi mezhepsel milislerle bağlantı kurdu, El Kaide gibi diğer terör örgütlerini destekledi ve onlarla işbirliği yaptı. Uzmanların iddialarına göre, İran bazı El Kaide liderlerin hala ülkesinde barındırıyor. Bunun yüzünden İran defalarca Birleşmiş Milletler ve birçok ülke tarafından kınandı, uluslararası alanda kendisine yaptırımlar uygulandı.

1982'de Lübnan'da 10 yıl süren “rehine krizi” olarak bilinen olayda 25'i Amerikalı 96 yabancı kaçırıldı. Adam kaçırmaların çoğu Hizbullah ve diğer İran destekli gruplar tarafından gerçekleştirildi. Ayrıca Hizbullah'ın 1983'te Beyrut'taki ABD büyükelçiliğini bombalaması ve 63 kişinin ölümü İran rejimi tarafından planlandı.

1983 yılında İran uyruklu İsmail Ascari, Beyrut'taki ABD Deniz Piyadeleri kışlasında bir intihar saldırısını gerçekleştirdi. Saldırı İran tarafından planlandı ve 241 Amerikan askerinin ölümü ve 100 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Amerikan basını tarafından savaş alanı dışındaki en büyük tekil zayiat grubu olarak tanımlandı.

Aynı gün Hizbullah'ın Beyrut'taki Fransız kışlasına da bir canlı bomba göndermesi, 64 Fransız sivil ve askeri personelin ölümüyle sonuçlandı. 

1983'te Hizbullah ve İran tarafından desteklenen Şii Hizb-Dava üyeleri, Kuveyt'teki ABD ve Fransız büyükelçiliklerine, bir petrol rafinerisine ve bir yerleşim bölgesine saldırılar da dahil olmak üzere bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılar beş kişinin ölümü ve sekiz kişinin yaralanmasına neden oldu. kaynak

1984'te Hizbullah, Beyrut'un doğusundaki ABD Büyükelçiliği ek binasına saldırarak 24 kişiyi öldürdü.

1985 yılında, Kuveyt Emiri merhum Şeyh Jaber Al-Ahmad Al-Sabah'ın konvoyuna bombalı saldırı girişiminde bulunulduğu sırada birkaç Körfez askeri ve vatandaşı öldürüldü.

1985'te İran rejimi, TWA uçuşunun kaçırılmasının planlayıcısıydı; 39 Amerikalı yolcu haftalarca esir tutuldu.

1986'da İran, hac mevsiminde hacılarını isyan çıkarmaya çağırdı, bu da bir izdiham ve yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlandı.

Hizbullah El Hicaz, 1987'de Suudi Arabistan'ın doğu kıyısındaki Ras Tanura'daki bir petrol tesisini ateşe verdi.

1988'de İran yanlısı örgüt, Suudi Arabistan'ın doğusundaki Jubail'deki Suudi Petrokimya Şirketi (SADAF) tesisine saldırdı.

1987'de İran, Suudi diplomat Mosaed Alghamdi'nin Tahran'da öldürülmesine karıştı, aynı yıl Suudi Arabistan İranlı hacıların ülkeye patlayıcı getirme girişimlerini engelledi.

1987'de Tahran'daki Suudi büyükelçiliği saldırıya uğradı ve Suudi diplomat Reza Abdulmohsen Al-Noza İran Devrim Muhafızları güçleri tarafından rehin alındı. Rehine Suudi Arabistan ile İran arasındaki görüşmelerin ardından serbest bırakıldı.

İranlı yetkililer, 1980'lerde Lübnan'da bir dizi Amerikalı diplomatın kaçırılmasından ve öldürülmesinden sorumluydu.

İran, İranlı muhaliflere yönelik bir dizi suikasta karıştı:

♦ İran Kürdistan Demokrat Partisi lideri Rahman Ghassemlou ve yardımcısı Abdullah Azar'ın 1989'da Viyana'da öldürülmesi.

♦ Fransa'da İran Devrim Muhafızları tarafından İran'ın Şah Muhammed Rıza Pehlevi yönetimindeki son Başbakanı Shapour Bakhtiar'ın, bir Fransız subayı ve bir kadının da ölümüne neden olan suikastı.

♦ Kürdistan Demokrat Partisi Genel Sekreteri Sadık Şerafk ve yardımcıları Fattah Abdoulie, Homayoun Ardalan ve Nuri Dechrda'nın 1992'de Berlin'de Mikonos restoranına düzenlenen bombalı saldırıda öldürülmesi. İran'ın o zamanki İstihbarat Bakanı Ali Fallahian'ın bombalamadaki rolüyle  Almanya'da tutuklama emri bile çıkarılmıştı.

♦ Eski İranlı diplomat ve İran Özgürlük Vakfı'nın kurucusu Ali Ekber Tabatabaei'nin 1980'de Maryland, Bethesda'da öldürülmesi.

Aynı zamanda İran rejimi, 1989 ve 1990'da Suudi diplomatlar Abdullah Al-Malki, Abdullah Al-Bassri, Fahad Al-Bahli ve Ahmed Al-Saif'in Tayland'da öldürülmesine karıştı.

İran, 1994 yılında Buenos Aires'teki Yahudi Cemaat Merkezi'nin bombalanması olayına karışmıştı ve bu bombalı saldırıda 85 kişi öldü ve 300 kişi yaralandı. 2003 yılında İngiliz polisi, İran'ın eski Arjantin büyükelçisi Hade Soleimanpour'u saldırıyı gerçekleştirmek için komplo kurmaktan tutukladı.

1994 yılında Venezuela Dışişleri Bakanlığı, dört İranlı diplomatın Karakas'taki Simon Bolivar Uluslararası Havalimanı'nda İranlı mültecileri ülkelerine dönmeye zorlamayı amaçlayan gizli bir operasyona karıştığını belirten bir basın açıklaması yaptı.

İran, 1996 yılında İran yanlısı Hizbullah-Al Hicaz örgütü tarafından gerçekleştirilen ve 19'u Amerikalı olmak üzere 120 kişinin ölümüyle sonuçlanan Khobar bombalamalarına karışmıştı. İran, 2015 yılında İran pasaportu taşıyan Lübnan'da tutuklanan Suudi vatandaşı Ahmed AlMoghassil de dahil olmak üzere suçlulara koruma sağladı. Terör saldırıları, Bahreyn'deki İran askeri ataşesi tarafından yönetildi. Failler hem Lübnan'da hem de İran'da eğitildi.

İran, 11 Eylül 2001'den sonra Saad bin Ladin, Saif Al-Adel ve diğerleri de dahil olmak üzere 2001'den beri bir dizi El Kaide lideri için güvenli bir sığınak sağladı.

2003 yılında Bahreyn Krallığı, Lübnan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah'tan destek alan yeni bir terör hücresinin üyelerini tutukladı.

2003 yılında İran rejimi, İran'a bağlı siyasi partiler ve milisler kurarak Irak'taki Şii unsurları destekledi. Bu faaliyetler, yaklaşık 4.400 ABD askerinin ve özellikle Sünni Araplar olmak üzere on binlerce sivilin ölümüyle sonuçlandı. ABD'nin eski Irak Büyükelçisi James Jeffrey, ölen Amerikalıların İran'ın doğrudan desteklediği grupların düzenlediği operasyonlarda öldürüldüğünü söyledi.

2006'da Washington, İran'ın Afganistan'daki ABD kuvvetlerine karşı Taliban'ı desteklediğini belirledi.

2007'de ABD Senatosu, İran Devrim Muhafızlarını terör örgütü ilan eden bir karar aldı.

2011 yılında İran, Suudi diplomat Hassan Al-Qahtani'nin Karaçi'de öldürülmesine karışmıştı.

2011'de ABD, Suudi Arabistan'ın ABD büyükelçisine suikast girişimini engelledi ve İran rejiminin işin içinde olduğunu kanıtladı. New York'taki federal mahkemede açıklanan suç duyurusunda olay örgüsüne karışan iki kişi tespit edildi: tutuklanıp 25 yıl hapis cezasına çarptırılan Mansur Arbabsear ve şu anda İran'da bulunan ve İran tarafından aranan İran Devrim Muhafızları subayı Gholam Shakuri.

Ekim 2012'de İran Devrim Muhafızları'na bağlı bilgisayar korsanları, Suudi Arabistan ve Körfez'deki petrol ve gaz şirketlerine yönelik siber saldırılar gerçekleştirdi. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, siber saldırıları özel sektördeki en yıkıcı saldırılardan biri olarak nitelendirdi. Başkan Obama yönetimi, bunun İran hükümetinin işi olduğunun farkında olduğunu söyledi.

2016 yılında Kuveyt ceza mahkemesi “Abdali hücresinin” iki üyesini ölüm cezasına çarptırdı. Biri İran vatandaşlığına sahip. Kuveyt'in birliğini ve güvenliğini tehlikeye atan eylemlerde bulunmak ve düşmanca eylemlerde bulunmak için İran ve Hizbullah ile aktif işbirliği yapmakla suçlandılar.

Ocak 2016'da İran, İran Devrim Muhafızları komutanı Muhammed Ali Caferi aracılığıyla ülke dışında Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan ve Yemen'de 200 bin İranlı savaşçısı olduğunu resmen kabul etti.

İran diplomatik misyonları, terörist operasyonları planlamak ve yürütmek için farklı ülkelerde casus ağları oluşturuyor.

Bir bilinen gerçek te var ki, İran, Şii milisleri eğitip organize etmeleri ve onları Sünnileri ve uluslararası güçleri öldürmek için kullanmaları için Devrim Muhafızları üyelerini Irak'a gönderiyor

İran, dünyadaki en büyük IED patlayıcı dağıtıcısıdır. IED'ler, arabaları ve zırhlı araçları havaya uçurmak için kullanılıyor ve Irak'ta yüzlerce uluslararası güç mensubunun ölümüne neden oldu. kaynak

 

Görüldüğü üzere

-Uluslararası kamuoyunda İran'ın terörü destekleyen ülke olması herkes tarafından bilinmektedir,

-İran komşu ülkelerde kendi yönetimini kurmak için çeşitli eylemler gerçekleştiriyor ve bunu asla inkar etmiyor,

- çeşitli terör örgütleri ve eylem yapan gruplarla işbirliği içinde olan İran onlara destek sağlamaktadır