ABD ve Avrupa yazılı ve görsel medyası, Türkiye’de seçim tarihi yaklaştıkça Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı skandal kapak ve manşetlerin dozunu artırma hususunda iddialı ve istikrarlı bir tutum sergiliyor. Son dönemlerde küresel etkisi olan Amerikan Foreign Policy dergisi, The Wall Street Journal gazetesi, The Economist dergisi, Bloomberg yayın organı, Washington Post gazetesi ve son olarak da Alman STERN dergisi eksik, çarpıtılmış ve yalan haberlerle Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alarak, algı mühendisliği, itibarsızlaştırma, kara propaganda ve manipülasyon yapmayı gelenek haline getirmiş durumunda. ( kaynak)

Bunun dışında,  BBC'den The Economist'te, Foreign Policy'den Le Monde'a, Washington Post'tan Financial Times'a neredeyse tüm medya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşıtı bir kampanyaya girişmiş durumda. Örneğin, Britanya merkezli The Economist dergisi, sayılı günlerin kaldığı 14 Mayıs seçimlerini kapağına taşıdı. Derginin "2023'ün en önemli seçimi" başlıklı yazısında, 14 Mayıs’ta seçimlerinde AK Parti hükümetinin yenilgiye uğrayabileceği yorumu yapıldı. Haftalık uluslararası ilişkiler ve ekonomi dergisinin yazıişleri kadrosu bu sayıda Kılıçdaroğlu’na ‘içten’ desteğini duyurduğu bir yazı yayımladı. Dergi, kapağında ‘2023’ün en önemli seçimi’ diye yazılarak ‘Demokrasiyi kurtar’, ‘Erdoğan gitmek zorunda’ ve ‘Oyunu kullan’ etiketleri kullanıldı. (kaynak)

Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile röportaj yapan BBC, haberine "Tehlike birçok farklı biçimde gelir. Türkiye'nin uzun süreli lideri Recep Tayyip Erdoğan için, eski bir devlet memurunun elleriyle yaptığı kalp emojisi şeklinde geliyor" cümlesiyle başladı.

Fransız Le Point dergisinin skandal kapağında 'Erdoğan, diğer Putin' yazıyordu. Haberin spotunda ise "Tıpkı Putin gibi, İslamcı başkan da imparatorluk rüyasının ve otokratik eğilimini belirgin hale getirmenin peşinden koşuyor. Seçimlerin arifesinde ise, dünya nefesini tutmuş bekliyor" gibi nefret ifadeleri yer aldı.

Bir diğer Fransız dergisi L'Express dergisi, 'Erdoğan, kaos riski' kapağıyla okurlarının karşısına çıktı. Kapakta 'Avrupa, mülteciler, Ortadoğu...' kelimelerinin yanı sıra, "Türkiye: Tüm tehlikelerin seçimi, Putin'le anlaşma" gibi provokatif spotlar kullanıldı.

Amerikan Foreign Policy dergisi, 'Türkiye seçimleri özgür ve adil olmayacak' başlığıyla yayımladığı analizde, "Ancak muhalefet hala kazanabilir" diyerek Erdoğan karşıtlığını ortaya koydu. (kaynak)

Faktyoxla Lab (Teyit Laboratuvarı) olarak okurlarımız için ABD ve Avrupa yazılı ve görsel medyasında Erdoğan karşıtı yazıların yayınlanmasının nedenlerini araştırdık.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, 2023 seçimleri öncesi yapılan bütün anketlerde yükselişe geçen Başkan Erdoğan’ı sandıkta devirme umudu azalan Batı dünyasının yeniden dört koldan saldırıya geçtiğini gözlemlemek pek ala mümkün. Yaptıkları haberlerde 'tarafsızlık' ilkesini hiçe sayan, çekinmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı karalama haberlere imza atan Batı medyası, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı algı operasyonlarına soyunurken, "Türkiye'de muhalefet kazanmalı" başlıklarıyla altılı masayı öne çıkarmaya çalışıyor. (kaynak

Aslına bakılırsa, Batı medyasında sık sık gözüken, ama özellikle seçimlerden önce adeta tavan yapan bu tür haberler ülkedeki toplumsal yapıyı manipüle etme amacını gütmektedir. Uzmanlar da Türkiye’nin 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken Erdoğan karşıtlığının bir kampanyaya dönüştürüldüğünü açıkça görüldüğünü her fırsatta dile getiriyorlar. Farklı ülkelerde farklı mecralarda yayınlanan bu haber-yorumları dikkatlice incelediğimizde şunu görüyoruz: bu tür haber yorumlar her ne kadar tesadüfi ve bağımsız gibi gösterilmek istense de bütün metinlerde bir söylemsel bütünlük olduğunda ve birbirini tamamlar nitelikte olduğundan söz edilebilir.( kaynak)

Aslında konuyla ilgili en güzel tespiti Ortadoğu uzmanı Christoph Hörstel 2018 yılında yapmıştı. Şöyle ki, Erdoğan düşmanlığının dünyaya hükmeden kartellerin bir oyunu olduğunu söyleyen Hörstel muhabirin "Erdoğan'ı neden indirmek istiyorlar" sorusuna, "Erdoğan onların oyunlarına çomak soktuğu ve ABD ve PKK'lıların ülkesini bölmesine izin vermediği için indirmek istiyorlar" şeklinde yanıt vermişti.( kaynak)

Özellikle son yıllarda Müslümanlar aleyhinde sık sık karar alan, dolayısı ile onların haklarını ihlal eden Fransa’da haftalık L'Express dergisi 4 Mayıs tarihli sayısında 2017'deki Anayasa değişikliği referandumundan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın neredeyse tüm güçleri tek elde topladığını iddia ediyor.

Dergideki diğer makalede de Cumhurbaşkanı Erdoğan için "diktatör" ve "otokrat" gibi nitelemeler yapılıyor. (kaynak)

Türkiye’nin, bizzat Erdoğan’ın ülkede iktidara gelmesinden sonra yaptığı hamleleri sayacak olursak, zaten Batı medyasının derdini anlamak mümkün. Türkiye özellikle dış politika alanında en etkin dönemlerinden birini yaşarken, Batı medyasında Türkiye’nin dış politikasının çok yönlü olarak eleştirildiği ve olumsuz bir gündeme dönüştürüldüğü gözlemlenmektedir. Örneğin Türkiye’nin meşru Libya hükümetine destek vermesi ve bazı alanlarda iş birliğine gitmesi, Karabağ’ın özgürleştirilmesi sürecinde oynadığı rol ve Azerbaycan-Ermenistan barış görüşmelerini teşvik etmesi, Suriye’de insani krizin son bulması için siyasi çözüm girişimleri, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda oynadığı yapıcı rol gibi hususlar, gerçekte ilgili ülkelerdeki halklar ve karar alıcılar tarafından takdirle karşılanırken, Batı medyası tarafından eleştirilmektedir. Türkiye’nin olumlu anlamda katkı sunduğu bu bölgesel meseleler, Batı medyası için Türkiye’nin “silahlı müdahaleciliği”nin bir yansıması olarak yorumlanmaktadır. Bu söylemler hem uluslararası kamuoyuna hem de Türkiye kamuoyuna yönelik mesajlar içermektedir. Bu söyleme göre Türkiye giderek Batı’dan kopmakta ve yüzünü Batı’nın istemediği bir yöne doğru çevirmektedir.(kaynak)

   

Konuyu değerlendiren Sabah gazetesi yazarı Burhanettin Duran haklı olarak, seçimin son haftasında Batı medyasının Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı kampanyaya hız verdiğine dikkat çekerek, "Muvafık ve uysal bir Türkiye istedikleri için Erdoğan'dan ve milli çıkarlara dayalı aktif politikalarından hiç hoşlanmıyorlar. Bazen rest çekmesinden bazen de uluslararası sistemin değişen dengelerinde etkili olacak hamlelerde bulunmasından rahatsız oluyorlar"- diyor. ( kaynak)

Erdoğan’ın kaybetmesinin, Kılıçdaroğlu'nun ise kazanmasının Batı başkentlerinin işine geldiği de açık. S-400'leri depoya çekecek, Rusya ile ilişkilerde Batıcı davranacak, NATO'dan gelen taleplere evet diyecek ve YPG konusunda farklı politika izleyecek bir muhalefet iktidarını kendi çıkarlarına daha uygun bulan Batı’nın medya üzerinden Erdoğan’a saldırmasına bir tepki de İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan geldi. Altun "Ülkemiz prangalardan kurtuldukça Batı merkezli saldırıların şiddetinin arttığını gözlemliyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan milletimizin çıkarlarını önceleyip, dayatılanı reddettikçe, tarafsızlık ilkesini hiçe sayarak algı operasyonlarına yöneliyorlar" ifadelerini kullandı. (kaynak)

Bu seçimin sadece Türkiye'nin değil, dünyanın kaderini belirleyecek bir seçim olduğunu sadece biz değil, yerli, yabancı birçok kişi söylüyor. (kaynak)

 

Sonuç olarak

-Batı medyasının Erdoğan karşıtı yazılar yayınlaması kesinlikle yeni bir olay değil,

-Bu yazılar ve yorumlar her ne kadar birbirinden bağımsızmış gibi gözükse bile, dikkatlice incelendiğinde ortak akıl merkezlerinin tezleriyle yazıldıkları hemen belli oluyor,

-Türkiye’nin bağımsız dış politika yürütmesi bu merkezleri rahatsız ediyor ve onlar bu yüzden Erdoğan’a saldırıyor, onun biran önce iktidardan uzaklaştırılması yönde toplumun sinir uçlarına dokunuyorlar.