1980'lerde İran'daki İslam Devrimi, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ten ve onun kurduğu laik devletten nefret eden bazı radikal İslamcıları harekete geçirdi. Kalplerindeki umut ışığı, Humeyni'nin Fransa'dan bazı güçlerin doğrudan desteğiyle iktidara gelişinden sonra iyice ateşlendi. Bu insanlar Ortodoks Sünni iken köktendinci Şii İslam düşüncesinden etkilendiler. Bu gruplardan birinin lideriyse hiç şüphesiz "Kudüs" TV kanalının sahibi ve bütün gününü kardeş ülkede Türkiye, Azerbaycan aleyhinde ve İran hükümetininse leyhinde propaganda yaparak geçiren Nureddin Şahin'dir. İran İslam Devrimi'nden önce onun, Ali Bulaç'ın ya da Atasoy Müftüoğlu'nun kimlerle beraber olduğu ya da devrimci Marksist güçlere ne kadar yakın oldukları bizi ilgilendirmiyor. Atasoy Müftüoğlu ve Ali Bulaç'tan farklı olarak, ismi zikrolunan mollanın İran'la yıllardır ciddi ilişkiler içinde olmasına ve Türkiye'de mezhep çatışması yaratmak için fon almasına rağmen Nureddin Şirin'in Papa'dan daha Katolik olma girişimiyle ilgileniyoruz.

Fakyoxla Lab. olarak son günlerde ülkemizle ilgili çirkin konuşmalar yapan Nureddin Şirin hakkında araştırma yaptık.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Nureddin Şirin, 28 Şubat 1997'de Ankara'da gerçekleştirilen ve Başbakan Necmeddin Erbakan'ın istifasıyla sonuçlanan darbe girişiminden bu yana kamuoyu tarafından tanınan bir siyasi figür ve gazetecidir. 1997'de Ankara'daki (Sincan) Kudüs Günü kutlamaları sırasında İran ve Hizbullah propagandası yapmak suçundan sekiz yıl hapis cezasına çarptırılan Şirin, yayınladığı ‘‘İstiklal’’, ‘‘Tevhid’’, ‘‘Şehadet’’ dergilerinde ve ‘‘Selam’’ gazetelerinde İran ile ilgili yazılar yayınladı, Humeyniyle’den övgüyle bahsetti. İsrail karşıtı Kudüs TV'nin genel müdürü olduğundan daha önce bahsetmiştik. Kudüs'ü sadece bir tescilli marka olarak gören batıl münafıklar, Nureddin Şirin İran’ın Kum şehrinden aldığı tezlerle Türkiye ve Azerbaycan aleyhine mesnetsiz görüşler dile getiriyor:

1. 2009 yılında İstanbul'daki Azerbaycan Başkonsolosluğu önüne toplanan 5 10 kişilik guruba konuşan Nurettin Şirin, macera dolu bir açıklama yaparak, Filistin'de 1.500 Müslümanın ölümü ve 5.000 kişinin yaralanmasından sorumlu olan İlham Aliyev'in Şimon Peres'i davet etmesine öfkesini belirtmişti.

Daha sonra 2010 yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev hakkında yazan Nureddin Şirin, "Azerbaycan'da Diktatörlük, İslam düşmanlığı ve milliyetçiliğin utanç verici tablosu" başlıklı yazısında şu fikirleri dile getirmişti:

Alıntı: ‘‘Türkiye’ye karşı açtığı kartlardan biri de “Ermeni katliamı” kartıydı. İsrail milletvekilleri ve Amerika’daki Yahudi lobileri kendilerince Türkiye’nin cezalandırılması için Türkiye aleyhinde sürekli gündeme getirilen “Ermeni Katliamı” iddialarına karşılık bir daha Türkiye’ye destek vermeyeceklerini belirtmişlerdi.

Türkiye’nin Ermenistan’la ilgili birtakım politik açılımlarına tepki olarak sözde bakım gerekçesiyle Bakü’de bir Türk camisini kapattıracak kadar alçalabilen İlham Aliyev, Türkiye’ye karşı “Ermeni Katliamı” kartını açan katil siyonistlerle öpüşüp kucaklaşması ne anlama geliyor..?"

2. 2011 yılında Ehl-i Beyt haber ajansı, Nureddin Shiri'nin İran'a yakınlığıyla bilinen Velfecr adlı bir siteye atıfta bulunan "Ey zalim Aliyev, bekle bizi" başlıklı makalesini paylaştı. Bu makalede, kendisi gibi Azerbaycan'da Kum tezlerine uygun faaliyet gösteren ve çeşitli güçler tarafından dünyaya siyasi ve düşünce mahkumu olarak sunulan İslam Partisi mensuplarının tutuklanması için Azerbaycan'ı ve devlet başkanını tehdit ediyor, bu tutuklamaların Azerbaycan'a pahalıya mal olacağını söylüyordu. Yazar tüm bunları yazarken Azerbaycan'ın önceki Azerbaycan olmadığını ve bağımsızlığın ilk yıllarında olduğu gibi bu ülkedeki bazı boşluklardan yararlanarak İran ideolojik makinesinin oyunlarını oynamanın artık mümkün olmadığını düşünmeye bile çalışmadı. Türkiye'deki inançlı kesimin kafasını karıştırmak için Azerbaycan'ın başörtüsü, din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili sorunları olduğu, bu konuda konuşanların tutuklandığını iddia ederek ‘‘Onlar ayağa kalkıp Kerbela ruhunu dirilten kahramanlardır..! ” gibi klişeleşmiş cümleler kullandı.

Tanıdık bir manzara, değil mi? Azerbaycan’da Müslüman Hareketi diye bilinen sözde örgütün başkanı Hacı Taleh te, İranlı bir Ayetullah’ın karşısında aynı görüşü dile getirmişti. Asla unutmadık!

İstanbul Başkonsolosluğumuzun önündeki mitinglerde yaptığı açıklamalar, İran destekli elektronik medyada bizimle ilgili yazdığı yazıları, televizyonda sık sık Cahit Kılıç ve çağının diğer travmatize olmuş insanlarına karşı Azerbaycan'a, bazen de Türkiye'ye karşı yaptığı konuşmalar dikkatimizden kesinlikle kaçmadı. Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçaslan'a göreyse Nurettin Şirin gibi çizgi film karikatürlerinin İran'a bağlılık göstermek için son şansları "İran İslam İnkılabı'na hayran olan faydalı kullar" misyonunu yerine getirme düşüncesini sonuna kadar yürütme düşüncesinden kaynaklanıyor. Nureddin Şirin'e göre İran, dünyanın her yerindeki mazlum Müslümanları destekleyen, ekmeğini onlarla paylaşan, emperyalizme karşı savaşan, Bosna'dan Arakan'a, Kafkaslardan Afrika'ya kadar tüm mazlumları koruyan bir devletmiş. Hayal bile edemediniz, değil mi? İran ve bu söylenenler.

Kılıçaslan'ın yazısının başlığı bu İran sevdalılarına verilecek en güzel cevaptır: "Ne İranmış be, arkadaş?!"

Nureddin Şirin'in İkinci Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'ı destekleyen tek açıklamasını duymuş olsaydık, bir yazısını okumuş olsaydık, en azından samimiyetine inanırdık. Ancak şanlı zaferden bir ay sonra, Türkiye ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlarının ortak izlediği Zafer Geçidi'nden sadece bir hafta önce Şirin, muhafazakar TV5 televizyonunda "Buluşma noktası" programında Mehmet Ali Kayacı'nın sorularını yanıtladı. Şirin Karabağ savaşında İran’ın, askeri açıdan savaşa doğrudan müdahil olduğunu söyledi.

Sizi bilemem ama biz Nureddin Şirin’in 15 Temmuz 2016'da kardeş ülkede gerçekleştirilen hain darbe girişimi sırasında Kasım Süleymani'nin Türkiye Cumhurbaşkanı'na destek vermesiyle ilgili iddialarını okuduktan sonra böyle tuhaf açıklamalar yapmasına asla şaşırmadık.

Artık birkaç gündür genel müdürü olduğu Kudüs TV kanalında Şirin’in Azerbaycan'a yönelik çok ağır ve mesnetsiz suçlamalara tanık oluyoruz. Yazdığı her yazıda, söylediği her sözde bilgisizliğini kanıtlamak için delil olarak sunan Nureddin Şirin'in "dış basının yazdığı" dediği materyallere birer birer dikkat edelim:

1.Programda sürekli olarak "yabancı medya" olarak anılan oc-media.org sitesinin yazarları arasında İran ve Ermenistan'a yakın kişiler var.

Sitenin ana sayfasında kendilerinin Güney Kafkasya bölgesinden sıcak haberler verildiği belirtilse de, bu sitenin ABD'li ünlü işadamı George Sorostarafından kurulan Soros Vakfı'nın bir yan kuruluşu veya bir Gürcü şubesi olduğuna şüphe yoktur. İddiamızı doğrulayan birkaç nokta var. Meydan TV'nin İngilizce bölümünün editörü Arzu Gaybulla, Hacı Taleh'e yakınlığıyla tanınan blogger Rovşen Mammadli ve Askeri Ganimetler Parkı'nın açılışından sonra gerçek yüzünü gizleyemeyen Bahruz Samadov bu sitenin yazarları arasında. Şimdi bir düşünün, "Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan serbest bırakılsın" diyen N. Şirin’in, Gürcistan'daki Soros Vakfı'nın hazırladığı bir internet sitesini ana kaynak olarak sunması ne anlama geliyor?

Yazının sonunda bir not dikkatimizi çekti: "İsrail Savunma Bakanlığı'nın görüşlerini de yayınlamaya hazırız." Sizce bu ne anlama geliyor? Bu, yazının taraflı olması ve sadece bir hayal ürünü olduğu anlamına gelmektedir.

Başka bir gerçek. Nurettin Shiri'nin Kudüs TV'de yabancı medya olarak sunduğu ikinci kaynak USAK'tır (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu). USAK, 2004'ten 2016'ya kadar faaliyet gösteren ve ülkede ilan edilen olağanüstü hal sonrasında 23 Temmuz 2016'da kapatılan bir düşünce kuruluşudur. Siyaset, hukuk, ekonomi, güvenlik ve sosyal bilimler alanlarında yurt içi ve yurt dışında çalışmış olan derneğin başkanı Prof. Sedat Laçiner de şu anda cezaevinde. Azerbaycan-İsrail ilişkileri ile ilgili Türkiye'de kayıtlı bir internet sitesinde İngilizce olarak yayınlanan bir makaleyi alıp yabancı makale olarak sunmak ancak Nureddin Şirin'in fikri olabilir. "Stratejik ortaklık ne ya?" diye avaz avaz bağıran bu kişinin ‘‘rehber’’ diye nitelendirdiği kişi İslam Devrimi öncesinde ABD'li yetkililerle gizli anlaşmalara varabilir, ama Azerbaycan İsraille stratejik ortaklık kuramaz, öyle mi?

2. Nureddin Şirin sık sık Reuters ve AP gibi dünyanın önde gelen medya kuruluşlarına atıfta bulunarak İsrail'in Azerbaycan üzerinden İran'a karşı bazı eylemler gerçekleştirdiğini söylüyor. İki yıl önce Bakü merkezli Yeni Müsavat gazetesinde bu konuyla ilgili bir araştırma yazısı da yayınlanmıştı.

Yazıda, "Batı medyasındaki iddialar, Azerbaycan'ın yıllar önce İsrail ve ABD'nin İran'a yönelik istihbarat faaliyetlerinin merkezlerinden biri olduğunu gösteriyor" deniliyor. Yaklaşık dokuz yıl önce Reuters'in "istihbarat kaynaklarına" atıfta bulunarak İsrail'in İran'a yönelik bir saldırıda Azerbaycan topraklarını kullanacağını bildirdiği bildirildi. O sırada bu haber tüm dünyayı sarstı. Tabii ki iddialar yalanlandı. Ancak bu haberin asıl sebebinin o zamanki Washington yönetimi ile İsrail hükümeti arasındaki anlaşmazlık olduğu ortaya çıktı. Yani Obama ekibi, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun keyfi hareketlerini bu tür haberlerle cezalandırmak istedi."

İran'ın Nureddin Şirin başkanlığındaki Türkiye de dahil olmak üzere dünyada bilgi ağlarına sahip olduğu ve diğer ülkelerin de bilgi çatışmasında kullanıma hazır haber ajanslarına ve medyaya sahip olduğu bir sır değil. Daha sonra yalanlanan haberleri konuşmaya gerek yok. Böyle bir gerçek, ancak Kudüs TV kanalının genel müdürü gibi kiralık gazeteciler ve emir kulları  tarafından kullanılabilir.

Görüldüğü üzere Nureddin Şirin ‘‘İşte alın size Batı medyasının haberleri’’ diye bas bas bağırarak asılsız bilgilerle kamuoyunun kafasını karıştırmaya çalışmaktadır.