Azerbaycanlı sivil aktivisti Bayram Mammadov'un cesedinin İstanbul'da bulunmasından altı ay sonra, Türkiye Başsavcılığı, cesedi üzerinde yapılan incelemeye ilişkin bir rapor sunarak ölümle ilgili soruşturmayı resmen tamamladı. Arkadaşları onu en son 29 Nisan'da görmüş. Mammadov'un ölüm haberinin ardından arkadaşları, Türkiye İlerici Barolar Birliği'nden (CHHD İstanbul Shube) bir grup bağımsız avukatla temasa geçti. Dernek, 7 Aralık tarihli bir tweet'te açıklamasını paylaştı. Açıklama şöyle: “Medyanın ve kamuoyunun dikkatine. Azerbaycanlı anarşist Bayram Mammadov'un ölümüyle ilgili soruşturmaya ilişkin açıklamamız budur." Yapılan açıklamaya göre Dernek, Mamedov'un boğularak öldüğünü doğruladı.

Bu sözler bir süre Türkiye’deki Ermenilerin yayın organı olan Agos gazetesinde çalışmış, peşinden bahsi geçen gazetede çalıştığı için kendisine baskılar olduğunu gerekçe göstererek ABD’ye taşınan Arzu Geybullayeva’nın merkezi Hollanda’da bulunan uluslararası medya ağlarından olan, sık sık Azerbaycan ve Türkiyeyle ilgili gerçeklerin çarpıtılarak yayınlandığı globalvoice sitesinde yayınlanan ‘’ Türkiye’de savcılık, Azerbaycan'ın 'grafiti mahkumu' Bayram Mammadov'un ölümüyle ilgili soruşturmayı kapattı’’ başlıklı yazısından. Dışarıdan aldıkları direkltifler doğrultusunda zaman zaman Azerbaycan’da güya insan haklarının ihlal edilmesine karşı çıkmak amacıyla gösteriler düzenleyen, bu sene daha da ileri giderek Azerbaycanlı avukatları destekliyormuş gibi gözükerek Azerbaycan’ın İstanbul’dakı Başkonsolosluğu önünde gösteri yapan, Türkiye’de hep Ermenici tutumuyla akıllarda kalan Çağdaş Hukukçular Derneği’nin başvurusunca açılan soruşturma İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığıca yürütülmeye başlanmıştı.

Savcılık ta 29 Kasım 2011 tarihli Adli Tıp Kurumu Otopsi Raporu doğrultusunda 7 aralık 2021 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Şimdi her zaman Azerbaycan’a ve Türkiye’ye karşı kin ve nefret kusan Arzu Geybullayeva ‘’grafiti mahkumu’’ olarak bilinen Bayram Memmedov’un ölümünü fırsat bilerek yine de aynı tutumunu sürdürüyor.

 Faktyoxla Lab. olarak Arzu Geybullayeva’nın neden bu denli Türkiye’ye ve Azerbaycan’a karşı kin ve nefret dolu olduğunu araştırmağa çalıştık.

Daha Agos gazetesinde çalışırken; dış güçlerin ülkeyi karıştırmak amacıyla düzenledikleri Gezi olaylarıyla ilgili Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın net tavrını Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ülkesini dış güçlerin baskısından kurtarmak için yürüttüğü başarılı çalışmalarla kıyaslayarak resmi Ankarayla Batı’nın dilinde konuşuyor, sözüm ona Erdoğan’ın da kendisinin iddia ettiği üzere Aliyev gibi (oysa ki, öyle bir söz konusu değil) diktatör olmasıyla ilgili imalarda bulunan Geybullayeva ‘‘Al Erdoğan’ı vur Aliyev’e’’ yazısında tutuklanan gazeteci sayısında Türkiye Çin’i geçtiğini söylüyordu.

Sene 2013… Hain 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık üç sene önce. Arzu Geybullayeva’nın daha o zamanlar konuştuğu ağız FETÖ ağzıydı. Ülkelerimizi karıştırmak isteyen güçlerin mevcutluğunu halkın ve iktidarların görmezden gelmesini isteyen ermeniyanlısı gazeteci daha o zamanlar çalışmakta olduğu Ermeni diasporasının Türkiye’deki yayın organı olan Agos gazetesindeki güçlerin hoşuna gitsin diye ‘’Azerbaycan’da ise genel olarak en büyük düşman Ermenistan, peşinden de yabancı basın ve uluslararası insan hakları örgütleri geliyor.’’ cümlelerini sarfediyordu aynı yazıda. Diğer bir yazısındaysa FETÖ’ye açıkça destek veren Arzu Geybullayeva Erdoğan’ı zorbalıkta suçluyordu: Geçen yıl bu zamanlarda Türkiye, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ailesini ve yakın arkadaşlarını ülke tarihindeki en büyük yolsuzluk skandalıyla ilişkilendiren bir cezai soruşturmanın dramına uyandı. Erdoğan istifa etmek yerine, soruşturmayı kukla ettiğini iddia ettiği siyasi muhaliflerle savaşmaya söz verdi.

Bu yüzden savaştı, kendi otoriter tarzında.’’ 

Ona göre, Türkiye’de hain darbe girişiminin başında bulunan FETÖ Hizmet hareketine ilham veren zengin bir hayırsever, eğitimci ve eski imamdı, uluslararası medya tarafından münzevi olarak tanımlanmadan nadiren anılsa bile, ancak dünya çapında hayranlarını kendine çekmeği başarmıştı. Erdoğan ise son 15 yıldır ülkenin önde gelen politikacısı olduğu için kişisel gücünü pekiştirdi, çekleri ortadan kaldırdı ve mahkemeler ve hükümet içindeki rakiplerin altını oydu: ‘‘Ayrıca, geçen yılın Temmuz ayındaki başarısız darbe girişiminin ardından, kamusal yaşamın neredeyse tüm alanlarını etkileyen eşi görülmemiş bir baskı başlattı.

Yine de yarınki referandumda 'Evet' oyu veren Türkler için Erdoğan, ordunun iç siyaset üzerindeki aşırı etkisini azaltan adam, dindar Müslümanların koruyucusu ve 2014'te ilan ettiği 'Yeni Türkiye' markasının yüzü.’’ (Kaynak)

Erdoğanla ilgili bunları söylerken, 2010 yılında Ermenistan’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olabilmesi için Ermenistan’la iyi ilişkiler kurması gerektiğini söyleyen AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Stefan Füle’den alıntılar yapan Arzu Geybullayeva Azerbaycan’da insan hakları sicili dehşet verici ve son zamanlarda muhaliflerin ve aktivistlerin tutuklanmasındaki artışın endişe verici olduğunu dile getirirken Al Jazeera’da yazdığı bir makalede durumu çarpıtarak şunları söylüyordu:

Ülkenin önde gelen savunucuları, avukatları ve gazetecilerinin çoğu hapisteyken; saldırı altında olan bağımsız medya platformları; ve ülkede sadece bir avuç uluslararası sivil toplum kuruluşu kaldı, ülkenin yakın zamanda olumlu dönüşümü için çok az umut var.

Attığı bir tweet’te ‘‘Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uzun zamandır tek adam rejiminin tüm baş ağrılarını sona erdireceğine inanıyordu. Bunun yerine, yarattığı sistem ona sadece daha fazla sorun çıkardı.’’ diye Erdoğan’dan nefretle bahsederken, Arzu Geybullayeva ülkede gelişen son dolar krizindeyse hemen hemen zil takıp oynayacak hale gelmişti.

Yabancı kaynakların verdiği demeçleri ("Liradaki zayıflığın kümülatif etkisiyle birlikte enflasyon baskılarını daha da artıracak") yazısına taşıyan yazarın bugünlerde ve nasipse ilerleyen günlerde bu konuya değinmeyeceği muhakkaktır.

Savaş karşıtı olduğunu her adımda dile getirirken, II Karabağ Savaşı sürerken ve Azerbaycan ordusu topraklarını birer birer Ermeni işgalinden kurtarırken, Arzu Geybullayeva ulusötesi bir medya araştırma kuruluşu olan Barış ve Savaşta Habercilik Enstitü’nün resmi sitesinde Azerbaycan’ın 27 Eylül’den bu yana peşpeşe kazandığı başarılara gölge düşürmek amacıyla yazdığı bir yazıda yine düşmanlığını bir kenara bırakıp olaylara objektif bakamadı. Onun yazdıkları tabii ki, tepkiyle karşılandı. (Kaynak) Azerbaycan’da kendisi gibi savaş karşıtı olan Nowarcılar ( ‘’Nowar’’-‘’Savaşa hayır’’) dışında herkes onun yazdığına tepki gösterdi. Dikkat ediniz, bunu sözde Azerbaycanlı gazeteci Arzu Geybullayeva söylüyor: ‘‘Bu savaş açıkça Aliyev'in liderliğini meşrulaştırmak için bıraktığı tek karttı. Ömür boyu başkan olacak. Peki bu bizi nerede bırakıyor? Bağımsız sesleri bastırmaya devam ederken, ülkeyi yozlaşmış, demokratik olmayan bir başkan yönetecek. 

Dahil olan aktörler açısından da farklıdır. Örneğin, gerilimin azaltılmasından yana olan ancak birdenbire savaştan yana olan Türkiye.

Yaklaşık 20 yıldır Türkiye'de yaşıyorum ve Azerbaycan'ın haberlerde geçen haftaki kadar gündeme geldiğini hiç görmedim. Peki, sözde kardeş ülke Türkiye neden bu son tırmanıştan bu kadar yana? Ne çıkarları var? Karabağ hep oradaydı, peki ne değişti? Türkiye bölgesel liderliğini yeniden kazanmak ve Rusya'ya bir şeyler kanıtlamak istediği için mi? Eğer öyleyse, o zaman kimin pahasına?’’(Kaynak)

Bunuysa Ermeni asıllı HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan söylüyor ‘‘Dağlık Karabağ’da, Ermeni ve Azeri güçleri arasında yeniden başlayan çatışmalar bir savaşa doğru evrilme riski taşıyor. Çok sayıda sivil ve askerin cephede ve yerleşim bölgelerinde hayatını kaybederken insanlar çatışma bölgesinden göç etmek zorunda kalıyor. Bütün dünya ateşkes çağrısı yaparken AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çok sayıda yetkilinin yangına adeta benzin dökerek savaşa destek veriyor.

Suriye’den Azerbaycan’a, Türkiye tarafından cihatçıların gönderildiği iddiasının aydınlatılmasını isteyen Paylan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle şu soruları yönlendirdi:

Karabağ’daki savaşta neden yangına benzin döküyorsunuz?

Azerbaycan’a daha çok silah satmak için mi savaşı destekliyorsunuz?

Ermenistan Azerbaycan geriliminin bölgede Rus hakimiyetini arttırdığını anlamadınız mı?

Azeri ve Ermeni vatandaşlarımız varken, neden Azeri’yi kardeş, Ermeni’yi düşman olarak görüyorsunuz?

Ermeni halkına dönük nefret söylemlerinizin, Ermeni vatandaşlarımızı hedef haline getirdiğinin farkında mısınız?( Kaynak)

Her hangi bir fark görebildiniz mi?! Biz göremedik.

Biz daha onun 4 Aralık 2021 tarihinde Azerbaycan’da ve dünyanın her yerinde tüm Azerbaycalılar şehitlerimizi bir dakikalık saygı duruşuyla anarken sosyal medyada paylaştığı garip pozlardan bahsetmiyoruz.

Belli ki, bayan Geybullayeva savaş karşıtlığını yanlış anlamış, onun algılamalarına göre galiba savaş karşıtlığı Ermenicilik olsa gerek.

Görüldüğü üzere, eski Agos gazetesi yazarı, Bakü doğumlu, Azerbaycan kökenli Arzu Geybullayeva’nın içindeki Türkiye ve Azerbaycan düşmanlığı öyle bir aşamaya gelmiş ki, kimi zaman kendisi gazeteci olduğunu dahi unutmuş. Savcılığın kararına kuşkuyla yaklaşmak gazetecilikte mesleki ahlakla örtüşmeyen bir durumdur. Ama konu Azerbaycan ve Türkiyeyse yine galiba çifte standartlar devreye giriyor.