Ermeni siyasetbilimci Karen İgityan geçtiğimiz günlerde medyaya bir demeç vererek Azerbaycan'ın ve Türkiye'nin 29 bin 800 metre karelik alanı Ermenistan'a bırakmayacağını iddia etti. Azerbaycan'ın zaten Alma Atı dekorasyonuna karşı çıktığını iddia eden İgityan kendi Facebook sayfasında bir harita da yayınladı.
“Azerbaycan zaten Alma-Ata Deklarasyonu'na karşı çıktı. Bakü'nün 29.800 kilometre karenin korunması için bir şeyler verilmesi gerektiği yönünde söylediği her şey yalandır. Azerbaycan ve Türkiye bu toprakları Ermenistan'a bırakmayacaklardır." - diye İgityan belirtti.
Uzman, Azerbaycan basınında, Euronest'in Bakü'nün talebi üzerine "donmuş Dağlık Karabağ ihtilafı", "Ermenistan ile Azerbaycan sınırında Alma-Atina bildirgesine atıfta bulunması", "barış görüşmeleri sadece Brüksel'in arabuluculuğu altında yapılmalıdır" ifadelerini dışladığını belirtti: ''Bunun yerine raporda, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış sürecine destek ve uluslararası hukuka bağlılık belirtiliyor.
Haritada 1919 Paris Barış Konferansı'nda Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin toprak iddiaları yer alıyor. Mevcut Azerbaycan kendini bu cumhuriyetin halefi olarak görüyor. Ve bu onun anayasasına yansıdı.'' (kaynak)
Faktyoxla Lab. (Teyit Laboratuvarı) olarak Ermeni siyasetbilimcinin bu sözlerinin ne kadar doğru olup olmadığını araştırdık.
Öncelikle, 44 günlük II Karabağ Savaşı`ndan sonra defalarca askeri provokasyonlara başvuran Ermenileren, barış sürecini ihlal etmek adına çeşitli yalanlara baş vurduğunu belirtmemiz gerekiyor. İlginçtir ki Ermenilerin yaptığı her provakasyon sonrasında uluslararası dünyanın gözü önünde guya Azerbaycan'ın Ermenistan topraklarına girdiğini iddia ediyorlar. Gidişata dikkat edersek, tüm Ermeni yanlılarının aynı tez üzerinden propagandaya başladıklarını görürüz. Demek ki, Ermeni provokasyonları askeri yönleriyle sınırlı olmayıp, aynı zamanda siyasi propaganda düzeyinde de geliştirilmektedir. Ancak bu propagandayı sürdüren kişiler, Azerbaycan devletinin başkasının topraklarına girmek gibi derdi olmadığını unutuyorlar. Daha II Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, bizim kimsenin topraklarında gözümüz yoktur cümlesiyle olayı açıklığa kavuşturmuştu. O yüzden, İgityan`ın Azerbaycan`ın guya işgalci olmasıyla ilgili iddiaları tamamen düzmece ve yalandan ibarettir.
Öte yandan, Türkiye`ye gelince, Türkiye hiç bir zaman Ermenistan`a karşı herhangi bir toprak iddiasında bulunmamıştır, hakeza tam tersi kendisi bir toprak iddiasıyla karşı karşıya kalmıştır. Ermenistan-Türkiye arasında normalleşme süreci çerçevesinde 2020 yılında Azerbaycan`ın kazandığı zaferden hemen sonra başlayan diplomatik görüşmeler, Eylül 2022’de Ermenistan’ın Azerbaycan aleyhinde provakatif eylemler gerçekleştirmesine kadar devam etmiştir. Karabağ sorununun tam çözülememiş olması, bölgede özellikle Zengezur Koridoru gibi önemli ulaşım hatlarının daha açılmamış olması da iki ülke ilişkilerinde gelişmeleri frenleyerek, zaman zaman yeşeren umutlara olumsuz etki etmektedir.
Ayrıca, her ne kadar Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Rusya’ya bağımlılığını azaltmak için Türkiye ile ilişkiler geliştirmek istese de, Ermeni toplumunda Türk nefreti artan bir hızla devam etmekte olması da sorunun devamlıığını sağlamaktadır. Ermenistan, geleneksel düşmanı olarak gördüğü Türkiye‘den, 1915 yılı olaylarını soykırım olarak tanımasını ve bu doğrultuda tarihi Ermenistan topraklarının geri verilmesini talep etmektedir. Her ne kadar Paşinyan bu konuda somut adımlar atmak istese de, diasporanın etkin lobicilik faaliyetleri neticesinde uluslararası arenada Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışan Ermenilerin, bu şekilde bir çözüme ulaşmak istemekte oldukları görülmektedir. Türkiye`nin ve Azerbaycan`ın Ermenistan`a karşı toprak iddia ettiğini dile getiren İgityan dönüp yıllarca ülkesinin uyguladığı dış politikaya baksa, iyi eder.
İgityan`ın dile getirdiği diğer bir husussa, Alma Atı deklarasyonuyla ilgilidir. İgityan Azerbaycan`ın Alma Atı Deklarasyonu`na karşı çıktığını söylüyor. Ama son dönemlerde bu konuyu gündeme taşıyan sadece İgityan değil. İşin ilginç yanı, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da bir kaç aydır Azerbaycan'la barış gündemi açısından Alma-Atı Deklarasyonu'ndan bahsediyor. Peki, nedir Paşinyan`ın bu deklarasyona dayanma sebebi?! 21 Aralık 1991'de imzalanan ve eski müttefik cumhuriyetlerin birbirlerinin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tanıması gerekliliğinden yola çıkan deklarasyondan Paşinyan'ın çıkardığı sonuç, Ermenistan topraklarının 29,8 bin kilometrekare, Azerbaycan topraklarının ise 86,6 bin kilometrekare olduğu yönünde. Ermenistan Başbakanı, bu temel ilkeye dayanarak her iki ülkenin de birbirinin egemenliğine saygı duyması ve mevcut durumda sınırların belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Elbette ülkesinin sınırını yaklaşık otuz yıldır işgal altında olduğu Ağdam'dan saydığını ve aslında Alma-Ata Deklarasyonu'na aykırı olduğunu bir anda "unutuveriyor" niyeyse. Öte yandan, Alma-Ata deklarasyonu'nun doğası gereği genel olduğunu, bölgenin ölçeğinin somutluğuna ilişkin hiçbir şey içermediğini tüm uzmanlar söylüyor. Peki resmi Erivan neden şimdi bu belgeye atıfta bulunuyor?
Nedeni çok basit. Paşinyan'ın Ermenistan'ı Alma-Ata Deklarasyonu'nu siyasi spekülasyon konusu haline getirdi. Bahsettiğimiz gibi belge 21 Aralık 1991 tarihinde imzalandı. Aynı yılın 12 Aralık'ta eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi'nde, yalnızca bölgedeki Ermeni nüfusunun katıldığı ve Azerbaycanlılar tarafından boykot edilen sahte referandum düzenlendi. "Referandum" eyaletin bağımsızlığına "karar" verdi. Ancak 26 Kasım 1991 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti'nin Kararnamesiyle ile Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi'nin idari bölgesel birimi kaldırıldı. Bu kanuna göre, Azerbaycan Merkezi Yürütme Komitesi'nin 7 Temmuz 1923 tarihli "Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi'nin kurulmasına ilişkin" Kararı ve 16 Haziran 1981 tarihli "Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Hakkında" Azerbaycan SSC Kanunu fesh edildi. 12 Aralık'ta yapılan "referandum" ise, merkezi hükümete karşı bir tür isyan niteliği taşıyordu.
Azerbaycan ise Alma-Ata Deklarasyonu`nun kutsallaştırılmasına ciddi anlamda karşı çıkıyor ve neden karşı çıktığı da ortada. En önemli husus, Azerbaycan kendsinin Sovyetler Birliği'ne çok toprakla katılıp küçük bir toprakla ayrıldığını, Ermenistan`ınsa küçük bir toprakla Sovyetler Birliği'ne katılıp çok toprakla birlikten ayrıldığını söylüyor? Bu zaman da haliyle adalet prensibi şiğnenmiş oluyor. Örneğin 1929 yılında Meğri bölgesi eski Ermenistan SSC'nin bünyesinde kuruldu. Bölge Azerbaycan'dan satın alınarak Ermenistan'a verilen topraklar üzerinde kurulmuştu. Sırf bu nedenle, sınır belirleme sürecinde Alma-Ata Deklarasyonu'na atıf yapılması haksız bir yaklaşımdır.
Uzmanlara göre, bu süreçte başka sorunlar da mevcut. Zira, Mayıs 1969'a kadar Azerbaycan`dan alınarak Ermenistan'a toprak hediyelerinin devam ettiği düşünülürse, Azerbaycan`ın haklı bu sürece itiraz ettiği ortaya çıkacaktır.
Karen İgityan aynı zamanda kendi hesabında bir harita yayınlamış. Evet, bu harita doğru... Bu harita dışında SSCB döneminde yazılan çok sayıda eser Zengezur'un Azerbaycan toprağı olduğunu kanıtlar niteliktedir. Uzmanlara göre, Ermenistan'da bile bahsettiğimiz gerçekler SSCB döneminde yazılan eserlere yansıyor. Örneğin, Zaven Korkodyan'ın "Geçen yüzyılda Sovyet Ermenistanı Nüfusu - 1831-1931" (Iravan, 1932) adlı kitabında yansıtılan şu gerçek örnek olarak gösterilebilir:
"İrevan, Üçmuadzin, Yeni Beyazıt, Loru Pembek, Aleksandropol (yani, Gümrü), Gence, Tiflis kazalarındaki kimi köyler, Gazah-Dilican ve Erivan'da bulunan 2.310 köyden 2.000'i Azerbaycanlılara aitti. .. 1833 yılında Erivan şehrinin 18. 766 kişilik nüfusun 15 bin 992 kişisi, 1866 yılında 27 bin 246 kişiden 23 bin 626'sı yani %85,2'si Azerbaycanlıydı...” (kaynak)
Öte yandan Ermenistan'da SSCB dönemine ait çok sayıda yer adı sözlüğü, demografik alanda yapılmış çalışmalar vb. bulunmaktadır ki, bahsi geçen çalışmalar da bu gerçeği kanıtlamaktadır.
Türk İslam Araştırmaları Merkezi Başkanı Telman Nüsratoğlu'ya göre Zengezur, Paris Barış Konferansı'nda Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının tanındığı sırada bile Azerbaycan topraklarına dahilmiş:
"Anılan belge ve çalışmaların yanı sıra Azerbaycan Halk Cumhuriyeti heyetinin Paris Barış Konferansı'nda ülkemizle ilgili sunduğu belgeler de önemlidir. Özellikle vurgulamak isterim ki, 11 Ocak 1920'de Paris Barış Konferansı'nda Azerbaycan'ın bağımsızlığı İtilaf Yüksek Konseyi tarafından fiilen tanındı ve o dönemde Zengezur ülkemizin egemen toprağıydı. Bu, Konferansta sunulan haritalarla kanıtlanmıştır. 18 Ekim 1991'de bağımsızlığına kavuşan devletimiz, AHC'nin yasal halefidir. Bu ardıllığın aynı zamanda coğrafi bir anlamı da var. AHC'nin toprakları olan Zengezur, SSCB döneminde Türkiye'nin Azerbaycan ve Türk dünyası ile bağlantısını kesmek amacıyla zorla elimizden alınarak Ermenistan'a devredildi. "Maalesef Kars Anlaşması'nın aksine Nahçıvan'daki bazı topraklar da SSCB döneminde zorla Ermenistan'a dağıtıldı."
Bilim adamı, tüm tarihi delillerin devletimize Zengezur ve Batı Azerbaycan`daki Azerbaycanlı nufusun ata topraklarına dönüşü meselesini gündeme getirmek için siyasi ve hukuki zemin sağladığını hatırlattı: "Azerbaycan'ın, Batı Azerbaycan toplumunun Erivan, Göyçe ve Zengezur'a dönüşünü sağlamak için konuyu uluslararası toplumun gündemine taşıma hakkı vardır. En son 1991 yılında Zengezur'un Nuvedi köyünün nüfusu zorla oradan uzaklaştırıldı, aynı zamanda 1995 yılında Ermenistan Cumhurbaşkanı'nın ata topraklarımızın isimlerinin değiştirilmesine dair imzaladığı bir kararname var. Bunların hepsi elimizdeki somut tarihi gerçeklerdir ve Azerbaycan, Ermenistan'ın işlediği suçların uluslararası dünyaya hesap vermesini sağlamak için tüm hukuki ve siyasi araçları kullanmalıdır."
Şimdi, İgityan iddialarını sıralarken acaba bu hususlara dikkat etti mi?! Yoksa öylesine demeç vermek adına mı konuştu?! Ayrıca, haritadan bahsederken, gerçekleri çarpıtarak anlatmak hiç hoşbir durum değildi…
Sonuç olarak:
- 44 günlük II Karabağ Savaşı`ndan sonra defalarca askeri provokasyonlara başvuran Ermenilerin, barış sürecini ihlal etmek adına çeşitli yalanlara baş vurduğunu belirtmemiz gerekmektedir ki, Ermeni siyaset bilimci İgityan`ın söyledikleri de hemen hemen aynı kapıya çıkmaktadır,
- İgityan`ın Azerbaycan`ın guya işgalci olmasıyla iilgili iddiaları tamamen düzmece ve yalandan ibarettir,
- Türkiye de her zaman Ermenistan ile iyi ilişkiler kurma derdinde olmuş, bunun karşılığındaysa kendisine karşı toprak iddialarında bulunulmuştur,
- Dahası, Ermenistan, geleneksel düşmanı olarak gördüğü Türkiye‘den, 1915 yılı olaylarını soykırım olarak tanımasını ve bu doğrultuda tarihi Ermenistan topraklarının geri verilmesini talep etmektedir - İgityan Azerbaycan`ın Alma Atı Deklarasyonu`na karşı çıktığını söylüyor. Bu konuda Azerbaycan`ın argümanları oldukça mantıklıdır ve söz konusu deklarasyon derinlemesine incelendiğinde, Azerbaycan`in haklı olduğu açık ve net gözükmektedir,
- Karen İgityan aynı zamanda kendi hesabında bir harita yayınlamış. Evet, bu harita doğru ve aslında bu harita dışında SSCB döneminde yazılan çok sayıda eser de Zengezur'un Azerbaycan toprağı olduğunu kanıtlar niteliktedir. O yüzden Azerbaycan bu haritayla ve diğer olgularla toprakların sınırlandırılması sürecinde kendi hakkını aramak zorundadır.